Covid-19 artık hepimizin adını ezberlediği bir lanet virüs. Çin'de ortaya çıktığı günden beri huzurlu bir gün görmedi dünya. Her geçen gün dünya nüfusumuz daha da azalıyor. Tabi ölenlerin çoğu yaşlı ve fakir insanlar. İşin kötüsü bu süreç bir müddet daha devam edecek. Uzun zamandır ülkemizde adı konulmamış bir yasak havası var. Devlet bilerek ve isteyerek genel bir sokağa çıkma yasağını şimdilik ertelese de tavsiyeler ve kendi uyguladığı politikalarla özellikle devlet memurları arasında bir yasak koymuş durumda. Okulların uzaktan eğitime başlamasıyla öğretmenler, camilerin kapanmasıyla imamlar ve yayınlanan genelgelerle işe bir müddet gitmesi gerekmeyen memurlar tatildeler. Aslında kimsenin arzu ettiği bir tatil değil bu tatil hatta baktığınız zaman pek tatile de benzemiyor ama son tahlilde bu saydığım gurupların çoğunluğu gününü evinde geçiriyor.
İşte bu yazının konusu da bu süreci evde geçiren öğretmenler ve imamlar.
Öğretmenlik için robotların hayatımıza girmesiyle birlikte gelecekte olmayacak mesleklerden birisi deniliyordu. Buna inanmak biraz zordu ama yaşayarak gördük ki gerçek böyleymiş. "Demek ki uzaktan eğitimle de bu iş yapılıyormuş" düşüncesi hâkim olursa ve bunda başarı sağlanırsa bir sonraki adım dersleri robotların anlatması olacak. Ardından öğretmenlik tatile karışacak. Din adamlığı ise sanırım tarihin var olduğundan bu yana var ve sonsuza kadar da devam edecek ama bugünün gençlerine bakıp geleceği yorumladığınızda çoğu adı var kendi yok hüviyete sahip bir 'meslek gurubu' olarak kalacak. Aslına bakarsanız öğretmenlik de imamlık da bir meslek olmamalı. Topluma rol model olacak, toplumu şekillendirecek, önderlik edecek, toplumu oluşturacak bu iki gurup son yıllarda üzerine düşeni yeterince yapmayınca, aileler de aile olmanın gereklerinden uzaklaştıkça, sosyal medyanın getirdikleri ve daha az emek daha çok popülarite durumları ortaya çıkıp birbirimize saygımız azalınca bugün 'düştüğümüz' bu duruma çok içerlemememiz gerekiyor. Bu konu aslında uzun bir yazıyı hak ediyor o yüzden şimdilik burada bırakayım ve bugünkü yazıda asıl anlatmak istediğimi ifade etmeye çalışayım.
Ne yapıyor şuan 'işe' gitmeyen öğretmenler ve imamlar? Zamanı ne kadar verimli kullanıyor? İnsanlara bu süreçte ne kadar faydalı olabiliyor. (Lütfen meseleyi bireysel değerlendirmeyin. Ben genelden bahsediyorum)
Mesela bu iki guruba ait insanlar da sanırım bu krizin ardından gelecek daha büyük kriz(ler)i öngörebiliyordur. Herkes ekonomik krizden bahsediyor. İşlerin aksadığı, herkesin evinde kaldığı böyle bir sürecin sonunda zaten ekonomik kriz kaçınılmaz ama para bir şekilde yerine konulur. Hele ki memurlar için bu hiç dert değil. Peki, halk için? Toplumun yaşayacağı psikolojik krizler ne olacak?
Belli ki bir-kaç ay daha bu şekilde yaşayacağız. İşlerimizi evimizden yapacağız. Diyelim ki bahar ve yaz dönemi böyle bitti. Sonra ne olacak? Nereye savrulacağız? Daha şimdiden aileler arasında baş gösteren sorunları duymuyor musunuz?
Aklıma gelen bir kaç soru var;
1-) Öğretmenler bu süreçte öğrencileri ile iletişim kuruyor mu? Yoksa onları uzaktan eğitimle baş başa mı bıraktılar?
2-) Öğretmenler bu süreç sonrasında tekrar okula dönmeye adapte olabilecek mi?
3-) Bunun için nasıl bir hazırlıkları var? Kendilerini geliştirecek (en azından köreltmeyecek) çalışmalar yapıyorlar mı?
4-) Bakanlığın evde kalan öğretmenlere yönelik bir çalışması var mı?
5-) Peki ahiret inancı hepimizden daha çok olması gereken imamlar ne yapıyor bu süreçte?
6-) Mesela sosyal medyayı nasıl kullanıyorlar? İnsanlara faydalı olacak bir çalışmaları var mı yoksa 5 vakit camiye gidip (ya da müezzini gönderip) ezan okuyup işi tamamladıklarını mı sanıyorlar?
7-) Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu konuyla ilgili bir çalışması var mı peki?
Bu sorular daha da çoğaltılabilir. Önemli olan soruyu sorduktan sonra o sorulara mantıklı cevaplar bulabilmekte.
Gümbür gümbür gelen toplumsal çöküşe, aile krizlerine nasıl çare olmaya çalışıyorlar?
Hâlbuki ben bu süreci doğru değerlendirildiği takdirde kaybettiğimiz değerlerimize yeniden kavuşabileceğimiz bir fırsat olarak görüyorum.
Diyelim ki öğretmenlerimiz ve/veya imamlarımız böyle düşünmüyor. Olabilir. O zaman evde boş boş oturmalarındansa oluşturulan Vefa Gruplarına asker ve polisin yerine katılım göstererek yaşlılarımıza hizmet etmeleri, onların ihtiyaçlarını gidermeleri daha güzel olmaz mı?
BİZE YALAN SÖYLEMİŞLER
* Çok acil mutlaka halletmemiz gerekir diyerek. (Hiç bir acil iş hallolmasa da hayat devam ediyormuş)
* Şu güne, hatta şu saate kadar yetişmesi lazım diyerek. (O saatten sonra üstüne günler haftalar geçti ama bir şey olmadı)
* Olmazsa olmaz. ...sız/siz bir hayat düşünemiyorum diyerek. (Boş bırakılan yere ne koyduysanız onsuz da oluyormuş)
* İlla lüks ve pahalı giysiler almalısın diyerek. (Terlik ve pijama ile de oluyormuş)
* "Hayır, bu iş evden yapılacak bir şey değil" diyerek. (Yahu! Eğitim bile uzaktan verilebiliyormuş)
* İdeolojilerin kutsallığından bahsederek. (Burası biraz tehlikeli. Burada çok yüzmeyeyim)
Hepimizin, 'gözümle görmediğime inanmam diyenlerin bile' hayatını, gözle görülmeyen küçücük bir virüs nasıl da değiştirdi? Yani pek çok şey haddizatında gereksizmiş. Sağlık dışında. Ne demiş Büyük Cihan İmparatoru Muhteşem Süleyman; “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Kalın sağlıcakla.
BUNLARI İSTEMEK HAKKIMIZ
* Erken evlenen, eşinin ve eşinin ailesinin şikâyeti olmadığı halde hapishanede yatana affı
* Madem camiler kapalı, minarelerden her ezan sonrasında içimize işleyecek #5VakitDua'yı
* Yemeğinde, pastasında hatta örgüsünde bile Koronavirüs şekilleri yapanların tecrit edilmesini
BUNLARI İSTEMEMEK HAKKIMIZ
* Irz düşmanına, uyuşturucu baronuna, seri katile af getirecek bir infaz düzenlemesini
* Başörtüsü ve din üzerinden nefret kusarak toplumu bölenlerin toplum içine çıkmasını
* İki tık uğruna yaşlılarımıza saygısızlık eden densizlere basit cezalar verilmesini