Haksızlık yapanlara kızıyoruz. Haksızlık alkışlanacak bir olay değildir. Kişi ve kişiler haksızlık yapamaz.
Nur süresinde buyurulur ki, "Şüphesiz hayasızlığın müminler arasında yaygınlık kazanmasını isteyenler için dünyada da ahirette de oldukça acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz."
Tefsirde ise, Yüce Allah kötü sözün açıkça söylenmesinin caiz olduğu bir hali istisna etmektedir:
"Haksızlığa uğrayan kimse yeri geldiğinde uğradığı haksızlığı, kendisine yapılan kötülüğü açıklamak, ilgililere duyurmak mecburiyetindedir. Aslında bu da "vuran, kıran, çalan, çarpan, yalan söyleyen, sözünde durmayan..." bir kimse hakkında kötü söz söylemektir.
Ancak bundan zarar gören kimse için bunları açıkça söylemek, başkalarına duyurmak caiz görülmüş, Allah tarafından izin verilmiştir. Bir kimseye karşı haksızlık yapan ve zarar veren kimsenin yaptığı kötülüğü açıklamak caiz olunca, zulmü ve kötülüğü, bireyi aşarak bir gruba veya topluma zarar veren kimsenin durumunu açıklamak elbette caiz olacaktır. Açıklamanın ötesinde beddua etmenin de caiz olduğu ifade edilmiştir. Daha ileri giderek gıybet, iftira, küfür derecelerine varan aleyhte konuşma ise caiz görülmemiştir."(Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu,II/132)
Kişi Müslüman kardeşinin kendisine yaptığı kötülüğü -şayet zararı devam etmeyecekse- affetmesi ise daha faziletlidir.
XXX
Hızır (a.s) Bir Cuma vakti, cemaat tek tük camiye girmekte. Meşhur imam Abdurrezzak Hoca kürsüde.
Hz. Hızır, genç ihtiyarlar arasında onlardan biri gibi bir köşeye oturuyor. Kürsüde imam sohbete başlıyor, çok feyizli bir sohbet oluyor.
Hz. Hızır (a.s.)’ın yanına kırklarında bir adam gelip oturuyor. Cami yavaş yavaş dolmakta. Adam bir müddet sonra uyuklar bir vaziyette sallanıyor, ha uyudu ha uyuyacak…
Hızır (a.s.), adamı dürtüyor: Bu sohbet kaçmaz, uyuyacaksın der. Adam: Uyumam, beni rahat bırak diye cevap verir.
Hızır (a.s.) ses etmez, ancak sohbet de çok feyizlidir
Adam ha uyudu ha uyuyacak bir durumdayken Hz. Hızır bir daha dürterek: Uyuyacaksın dedim.
Adam: Ben de sana uyumam, beni rahat bırak dedim der ve ekler: Biz feyzimizi Abdurrezzak’tan değil, Rezzak olan ALLAH’tan alıyoruz. Rahat bırak beni, yoksa senin Hızır olduğunu söylersem bu cemaatten yakanı zor kurtarırsın…
Hızır (a.s) susar ve gözlerini kapatır, boynunu büker, Allah’a yönelerek:
Ya Rabb'im..! Bu nasıl iştir?
Bu kulun benim kim olduğumu nereden bildi?
Bu nasıl iştir, bendeki listede bu zatın adı yok!
Cenab-ı Hakk, lisan-ı münasiple cevap verir. Ya Hızır! Sana verdiğim liste, beni sevenlerin listesidir. Bir de bende liste var ki, o da benim sevdiklerimin listesidir.
Evet, doğrudur, bir Allah 'ı sevenler vardır, bir de Allah’ın sevdikleri…
Bir Allah'a yakın olanlar vardır, bir de Allah’ın yakın oldukları…
Bir ihlasa erenler vardır, bir de ihlasa erdirilenler…
Bir Allah'tan razı olanlar vardır, bir de Allah’ın razı oldukları…