Her zaman ve her dönemde maalesef kıskançlık olmuştur. Dün vardı, bugünde var, yarında olacaktır.
Bazen kişi ve kişiler vardır ki çevremizde yakınımızda bize çok fazla dostmuş gibi görünür gizliden gizliye bizi kıskanabilir. İşte böyle insanlara söyledikleri yaptıkları görünüşte bizi seviyormuş gibi görünmelerine rağmen arka plandaki kıskançlıkları bizi demoralize etmeye fazla eleştirmeye modumuzu düşürmeye neden olabilir.
İnsanın içinde biraz kıskançlık vardır belki bu yaratılış icabıdır. Kıskançlık, kişi ve kişiye zarar verme durumuna gelmemeli. Kişinin başarısı kıskançlıktan dolayı küçümsenmemeli.
Senin ortaya koyduğun güzel şeyleri kişi küçümsüyorsa değersizleştiriyorsa kişi acaba seni kıskanıyor mu?
Kişi ile samimi isen, tabir caizse eskiden çok sıkı fıkı olduğun insan artık seni arayıp sormamaya başlarsa, Sonrasında sen ararsın bir şekilde isteksiz olur motivasyonsuz olur git gide adım adım senden uzaklaşıyorsa acaba seni kişi kıskanıyor mu?
Çok dedi kodu yapılıyorsa, orada acaba kıskançlık mı var?
Kıskançlığın belki en temel özelliklerinden biri de çok fazla dedikodu yapmaktır. Dedikodunun mantığı başka insanların eksiklerini, hatalarını ya da kötü utanç verici şeylerini durmadan dile getirmek.
Öyle bir çağdayız ki, bilim ve teknolojinin cazibesi ve kolaylığı.
Zenginliklerin-nimetlerin artması sonucu, insanların ‘mal ve para hırsının’ sonucunda acaba kıskançlığı tetikliyor mu?
Dünya hayatı oyun, eğlence, aramızda övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışı ve kıskançlıktan ibaret olmamalı. Nihayetinde hepsi yok olur gider. Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Dünya hayatı sahte kazanımlarla dolu olmamalı.