Kur’an ayındayız. Rahmetin ve mağfiretin tavan yaptığı aydayız. Onun için Kur’an ayında Çocuklarımızı Kur’an la buluşturalım.
Yüce Kitabımızın ifadesiyle yavrularımız, gözlerimizin nurudur. Kalplerimizin sürurudur. Onlar yani çocuklarımız dünya hayatının süsüdür.
Çocuklarımız, bizlere Allah’ın en önemli emanetlerinden biridir. Bu yüzden müminler olarak bizler, kulaklarına okuduğumuz ilk ezanla ciğerparelerimizi İslam’a çağırırız. Bu çağrıya fıtratıyla icabet eden her çocuk sevmeyi, inanmayı, güvenmeyi bizden öğrenir. Onların yaratılışını bozmadan ruhunu beslemek bize düşer. Onlara Rabbini ve Peygamberini tanıtmak, ibadet alışkanlığı kazandırmak, güzel ahlak aşılamak bizim görevimizdir. Geliniz, Bu Kur’an ayı ve mübarek günleri fırsat bilelim.
Allah’ın bizlere büyük bir nimeti olan çocuklarımızı Kur’an’ın rahmet yüklü mesajlarıyla buluşturalım. Geliniz! Yavrularımızın her zerresini ilimle, irfanla, edeple donatalım. Onları Kur’an’sız bırakmayalım. Gönüllerini, zihinlerini ve istikballerini Kur’an ile mamur edelim. Elinde Kur’an, Göğsünde İman ile hayatına yön veren samimi Müslümanlar yetiştirmek için Ramazan’ı fırsat bilelim.
Allah’ın Kitabına aşina olan, Allah’ın Resûlü’nü örnek alan, dinine ve milletine vefa ile bağlanan nesiller yetiştirmek için emek verelim. Peygamber Efendimiz (sav), bir gün ashabına yatsı namazını kıldırmak üzere kucağında torunuyla birlikte Mescid-i Nebevi’ye gelmişti. Namaz esnasında secdelerden birini alışılmışın dışında uzatmıştı. Ashab, Allah Resulü’ne bir şey oldu ya da vahiy indi diye düşünmeye başlamıştı. Nihayet namaz bitince sahabe-i kiram peygamber efendilerimize, secdeyi neden uzattığını sordular. Rahmet Elçisi, şöyle cevap verdi: “Durum düşündüğünüz gibi değildir.
Secdeye vardığımda sevgili torunum sırtıma çıkmıştı. Gönlü hoş olsun, düşüp canı incinmesin diye yere inmesini bekledim.” Bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Bu mübarek ayda Camiye Gelen çocuklar varsın haddi aşmayacak şekilde ses yapsın, tabir caizse kuşlar gibi cıvıldasın. Ama çoçuk namazda önümden geçti namazım bozuldu deyip de çocuklara kızan ve belki döven Camii cemeatınında yukarıdaki hadisi iyi anlamsı lazım. “Kur’an ayında Kur’an’la buluşalım” çağrısıyla camilerimiz şenlensin..
BİR KONU.. Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususun zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Hâlbuki iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü'minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur...(mektubat)
BİR SÖZ. Bak ibret al, Yere düşen yaprağa, O da eskiden yukarıdan bakardı Toprağa.