Toplum içinde yaşıyoruz.Bu toplumda birçok insan var.O insanlar arasında,uyarıcı kişiler, âlimler, danışmanlar veya yol göstericiler olması lazım.
*
Toplum içinde neme lazımcılar var isebu insanlar bencil olur.
Bu insanlar çıkarcı olur. Bu insanlar kendi menfaatlerine dokunulmasını istemezler.Bu insanlar sadece kendini düşünür. Çünkü onlar bulaşıcı bir hastalık olan “Neme lazım” hastalığına yakalanmışlardır.
*
İnsanları tanıyamıyorsunuz.
Nasıl mı?Pazarda tezgâhın önüne iyileri koyuyor ya arkası hep kötüler.İşini kötü yapana neme lazım mı diyelim.
*
Biz bir milletiz neme lazım diyemeyiz.
İster devlet idaresinde,ister kendi özel büyük şirketlerin idaresinde,ister siyasi partilerde,belediye ve diğer yönetimlerde,yönetici vasfında olanlar ”neme lazım” dememeli.
*
Bundan yıllar önce,Devleti alinin sınırları öyle büyümüş ki,çıkılan her seferden zaferle dönülüyor. Çıkılan her sefere ilahi kelimetullah olarak bakılıyordu.Gönülleri fethetmek için çaba sarf ediliyordu.
Allah’ın adını ötelere taşımayı amaçlayan ordu ve başındaki başkumandan vardı ki,ecdat hep kendi hayatında özgür mü idi?
Onların akıbet korkusu vardı, bu devran böyle gitmez diye düşünüyorlardı.
*
İşte yıllar önce bir konu var ki,
Kanuni Sultan Süleyman’ın kafasına takılan ve onu yoran bir soru vardı:
Çok güçlü bir duruma getirdiği Osmanlı Devleti’nin akıbetini hayal eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye.
Bu sorunun cevabını almak için dönemin ünlü Türk alimi süt kardeşi Yahya Efendi’ye Sadrazamını gönderir.
Sadrazam gider sorar ve döner.
Kanuni; “ne dedi?”Diye sorduğunda Sadrazam cevabı söyler;
“Neme lazım dendiği zaman!”
Kanuni, “Başka bir şey söylemedi mi?”
“Hayır efendim. Bir tek cümle söyledi.”
Bu cevabı uzun bir süre düşünen Kanuni, sonunda ünlü alime mektup yazar, bunun ne anlama geldiğinin açıklanmasını ister. “Çeşitli yorumlar yapıyorum, ama doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz” der.
Ve ünlü alim Yahya Efendi de bir mektup yazıp, Kanuni’ye gönderir.(Bu mektup günümüzde Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.)
Mektup şöyle;
“Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluk sıradan bir hale gelirse, işitenler de “neme lazım” deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse…
Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse.Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse...
İşte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır. Halkın güven ve itimadı sarsılır. Asayişe itaat hissi kaybolur. Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder ve kaçınılmaz hale gelir.”
Mektuptan hepimiz öğüt almalıyız.
Neme lazım dediğimizde bizimde çöküşte payımız olduğunu unutmayalım.
Kalın sağlıcakla.