Sadaka, Müslüman bir kimsenin Allah rızası için malından yoksullara gönüllü olarak yaptığı yardımıdır. Farz olan zekatın dışında, sadaka vermenin önemine Kur’ân-ı Kerim’in çeşitli âyetlerinde işaret edilmiştir. Gönül arzusu ile yerine getirilen sadaka, Dinimizde geniş bir anlam içermektedir.
Normal mali yardımların yanında ödeme güçlüğü çeken bir borçluya, mühlet tanımak da sadaka sayılmıştır. Nitekimbu hususta şöyle buyrulmaktadır: “Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya saymak sizin için daha hayırlıdır.
” Öte yandankişinin çevresindeki insanlara iyiliği tavsiye edip kötülüklere karşı uyarması; insanlara eziyet veren bir nesneyi yoldan kaldırması; yolunu kaybetmiş birine yol göstermesi; yolculuk için aracına binmek isteyen veya eşyasını yüklemek isteyen kimseye yardım etmesi; etrafındaki insanlara güzel söz söylemesi, hülasa hayır namına yapılan her iyilik Peygamber Efendimiz tarafından sadaka olarak ifade etmiştir. İhtiyaç sahibi kimselere yapılacak malî yardımın, önemli bir sadaka olmasının yanında, onların gönlünü alacak söz ve davranışlarda bulunmak da bir sadakadır.
İnsanın doğru ve güzel olan her davranışını sadaka olarak kabul eden dinimiz, özellikle inananları, Allah yolunda sadaka vermeye davet ve teşvik etmektedir.
“Sevdiğiniz şeyleri infak etmedikçe hayra kavuşamazsınız...” Peygamber Efendimizin buyurduğuna göre, asıl zenginlik mal çokluğu ile değil, gönül zenginliği iledir. Şer’an zengin sayılan her Müslüman, bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri için ayrıca fıtır sadakası verir. Yaratılış sadakası da denilen sadaka-ı fıtır, fakirlere, yoksullara, yetimlere, kimsesizlere ve muhtaç olanlara bayram öncesinde verilir. HADİS.. Her iyilik bir sadakadır.
ORUÇ..
Oruç tutma, herkesin bildiği gibi dinin 5 temel esasından biridir. Birbirini tamamlayan bu 5 esastan bir tanesinin eksikliği, söz konusu esasların ana unsur olduğu Müslümanlık temelini zayıf kılacaktır. Böylesi zayıf bir temel üzerine kurulacak binanın sağlamlığı da her zaman tartışmaya açıktır.
Sağdan-soldan gelecek sadmelerde, esecek rüzgârlarda, küçük ölçekli depremlerde bu binanın ayakta kalmayacağını/kalamayacağını söylemek kehanet olmasa gerek. Nitekim bugün Rabb'in İlahi meşieti gereği imtihan amacıyla başa gelen bazı musibetlerde, bazılarının Rabb'e karşı isyankâr bir tutum sergilemesinin altında işte bu temelin zayıflığı yatmaktadır.
Dinimiz oruç tutmakla sıkıntı ve meşakkat içine giren kişilere yönelik oruç tutmama ruhsatını vermiştir. "... Hasta veya seyahatte olan, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun.
Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez" (2/185 ) ayeti, fukahanın sıkıntı ve meşakkat illetini çıkardıkları delildir. Yalnız sıkıntı ve meşakkatlerin tespitinde ferdî ve sübjektif yorumlar dinde laubaliliklere kapı açabilir.
Onun için bu kapıyı kapatmak veya rasih yorumların yapılabilmesi için spesifik örnekler de sunmuştur fukaha. Yolculuk, hastalık, hamilelik, süt emzirme, yaşlılık ve en genel anlamda güç yetirememe gibi mazeretler bu çerçevede örnek olarak sıralanır.
Fakat son tahlilde bunlar da sübjektif yorumlara konu olacak şeylerdir. İbadetlerde esas olan iradedir. İradenin elden alınması cebir ve zorlama demektir ki böyle bir şeyi hele ibadetlerde İslam'ın kabullenmesi imkânsızdır.