Vefa, iyi günde kötü kendisine yapılan iyiliği unutmamak, gerektiğinde imkânlar ölçüsünde yapılan iyiliğe karşılık vermektir. Sevginin en göstergesi ve sevgisi geçici olmayandır vefa. Vefada bencillik olmaz, hak için çabalamaktır vefa.
Erdemli olabilmenin en yücesidir vefa ve Müslüman vefakâr olan insandır. Doğruluk ve dürüstlük; Her insanın sahip olması gereken özelliklerin başında olmalıdır. Doğru ve dürüst olanlar, hiçbir zaman etik olmayan davranışlarda bulunmazlar.
Bu nedenle, çevresindeki kişi ve kişiler bu insanlara sorunsuz şekilde güvenebilir. Doğruluk ve dürüstlük kavramları her insanda bulunması gereken özelliklerindendir. Bu nedenle, davranışlarımıza dikkat etmeliyiz.
Doğruluk ve dürüstlük yolundan ayrılmamız lazım. İyi günde, kötü günde dayanışma ve yardımlaşma anlayışına dayalı dostluk ortamları her zaman olmalı. Geliniz bir arkadaşımın bana ilettiği yazıyı beraber okuyalım.
*
Yozgat'ın bir köyünde Hasan isminde bir delikanlı bir arkadaşının tavsiyesi üzerine Ortadoğu'da bir ülkede iş yapan Japon bir şirkette işe başlar. İşin başında bay honaro vardır. Honaro büyük bir mühendis ve titiz bir yöneticidir ve işlerini titizlikle takip eden ve çalışan işçileri de kontrolden geri durmayan işkolik bir Japondur.
Bizim Hasan bunun dikkatini çeker, hasan öğle paydosunda yemekten önce beş on dakika kaybolur ve ikindin çayında da yine beş on dakika küçük yattıkları kulübeye gider ve çay da içmeden işinin başına döner. Hasan hiç işini aksatmadan denileni yapan, çok mütevazı biri olarak Bay Honaro’nun dikkatini çeker. Bir gün Hasan'a istirahatlerde nereye gidip beş on dakika sonra işinin başına dönmesinin sebebini sorar.
O da efendim iş saatleri olduğu için ara vakitlerde namaz ibadetimi yapıyorum der. Bay honaro akşam istirahati sırasında yapsan çok fazla yorulmaz ve daha geniş bir zamanda ibadetini yaparsın der tercüman vasıtasıyla. Hasan benim dinimde ibadetin ertelenmesi diye bir şey yok ve her şey bir zamana ve vakte göre yapılır deyince, bay honaro bu dini biraz bana anlatır mısın der.
Hasan efendim akşam mesaiden sonra gelip dilimin döndüğünce ve bildiğim kadar anlatırım der. O şimdi başlayabilirsin deyince şimdi mesai saati ben şimdi anlatırsam kazancıma haram bulaşır der ve bu honaronun daha bir dikkatini çeker ve mesaiden sonra görüşmek üzere ayrılırlar. Hasan akşamları bay honaro ya İslam hakkında bildiklerini anlatıyor ve yaşantısıyla zaten İslam'ı temsil noktasında bay honaronun takdirini kişilik olarak ta kazanmış olduğundan bir müddet sonra bay honaro Müslüman olmaya karar veriyor.
Bay honaro bu zaman zarfında İslamiyet’i inceleyip yaşamaya gayet ediyor ve ayrıca hasandan Türkçe ders alıp Çat pat Türkçe iletişim kuruyor. Günün birinde hasan yıllık izin için memlekete gideceğini söyleyince, bay honaroya hayat bu gidip dönmemek var deyip helallik istiyor. Bay honaro olur mu gidip dönmemek dediyse de bunlar aralarında anlaşarak karşılıklı adres bilgilerini alıp verirler ve şöyle sözleşirler.
Ne olursa olsun her ay bir mektupla haberleşilecek. Ve hasan memlekete gider ve bir daha dönmez ama bay honaro her ay düzenli olarak Hasan'a mektup yazmaya devam eder. Bir süre sonra o şirketin işi bitip iş tesliminden sonra Japonya’ya dönerler. Bir müddet sonra o şirket Türkiye'de küçük bir iş alır ve hemen bay honaro o işin başına gitmek istediğini söyler. Şirket yöneticileri küçük bir iş hiç senin gitmene gerek yok deseler de bay honaro Türkiye'ye gelip şantiyeyi kurup düzene koyar koymaz arabasına binip doğru Hasan'ın memleketine doğru yola revan olur. Aslında Hasan'a çok kırgınım ama çok ta merak ediyorum niçin iki yıl geçti de bir tane mektup yazmadı der durur.
Nihayetinde ezberinde olan o köye vardığında Hasan'ın evini sorar ve eski bir toprak evin önünde arabadan inip seslenir hasan diye. Küçük bir çocuk çıkar kapıya bakar ve içeriye kaçar.
Az sonra genç bir hanım gelip buyur beyim der. Bay honaro hasan evde yok mu diye sorar.
Kadının gözleri yere düşer ve iki yıl önce izine gelmişti, yutkunur ve evin ihtiyaçlarını almak için şehre giderken kaza yaptı ve öldü der. Ben ve iki küçük çocukla yaşamaya çalışıp Allah’a şükrediyorum deyince, bay honaro hasan iyi ki öldü Hasan iyi ki öldü der. Kadıncağız şaşırır ve o nasıl söz öyle beyim deyince, bay honaro eğer hasan ölmeseydi ben VEFA'nın öldüğünü sanacaktım. Böyle güzel bin dinde değerler ölmemeli der.
Kadın siz kimsiniz dediğinde bay honaro kendisini tanıtınca kadın içeriden bir tomar mektup getirip honaronun önüne koyar ve Hasan’ıma gelen mektupları saklıyorum derB Bay honaro onlara şehrin merkezinde güzel bir ev alır ve hesaplarına yüklü bir miktarda para yatırarak çocukları okumasını ve onlara düzenli olarak para göndereceğini söyler ve şöyle tembihte bulunur. Lütfen bu çocukları Aynı hasan gibi yetiştirin . ve onlardan irfan gözyaşları ile ayrılır. (Not: Bu yaşanmış gerçek bir hadisedir)
Yazının sonuna ise bu not düşülmüştür.