Derler ki sadece “akıl” nazardan muaftır.
Nazar değmez akla, mavi gözler, aklın sahasının dışında kalır. Göze değer, saça değer, insanın boyuna posuna değer ama asla akla nazar değmez!
Çünkü, her insan kendini “en akıllı” kabul eder, bir başkasını asla beğenmez.
Tıpkı bir delinin kendini deli saymadığını gibi. Deli bile böyle ise, ortalama akıllı birinin kendini kaf dağında görmesi kadar normal birşey olamaz.
Ben diyelim, ortalama insan profilleri arasında yaşıyorum. Çok okumuşu, okumuşu, az okumuşu gibi, hemen hemen her düzeyde birçok insan var çevremde.
Gördüğüm, hayatın içinde çok edilgen bir yerdeyiz. Eğitim falan tamam da, eğitimde ancak bi yere kadar. Basit günlük olaylar dışında, hayatımızı aslında biz yönetmiyoruz.
Araba tercihimizi, meslek seçimimizi, evlat sayımızı, seçtiğimiz kıyafetlerin modelini-rengini, konut tercihimizi vs vs hep birileri bize çaktırmadan ezberletiyor, dayatıyor. Tv ‘lerde 3 tane dizi çekelim konusu çiftlikte geçen, milletin tamamı birden çiftçi olmaya heves eder.
Aynı şekilde sporcu temalı dizi çekelim, ülkece sabahtan başlarız spora. Şimdi bunları böyle söylediğimizde sanıyorum hepimiz bu tespitlere evet deriz.
Kardeşim bu millet hepten “koyun” dahi de dermiyiz? Çoğunlukla evet. Ve peşinden bir şey daha ekleriz, “ama ben böyle yapmıyorum”.
Hep oğlanlarımız çapkınlıkta destan yazar, kızlarımız ise “el değmemiş” birer masum goncadır.
Yersen halimiz böyledir. Solcuya sorsan ülkeyi hep bu sağcılar mahfetti, sağcıya sorsan “ahhh bu solcular yokmu, dinsiz Allahsız” hep onların yüzünden.
Öğretmene sorsan hata velide, veliye sorsan öğretmende. Ama hep biz doğruyuz, haklıyız, akıllıyız değil mi? Akıllıyız ve düşünebiliyoruz (!).
Koyun değiliz hiçbirimiz mesela? Hele ki ben, asla!
Değil miyiz peki?
Velev ki değiliz diyelim, bunun ispatı nedir ?
Başarılarımız mı, yoksa kaybedişlerimiz mi?