Malum, "Söz gümüşse sükût altındır" der atalar. Ya da Hz. Ali’ye (KVC) atfedilen bir sözde buyrulduğu gibi; "Söz ağızdan çıkana kadar senin esirindir ancak ağızdan çıktıktan sonra sen onun esirisin."
Yazar Abdurrahman Dilipak olayı da buna güzel bir örnek. Dilipak, İstanbul Sözleşmesi üzerine yorum yaparken kastını aşınca eleştirilerin odağı oldu. Sonra özür diledi, yanlış anlaşıldığını ifade etti ama bu sözler ona karşı dava açılmasını engellemedi.
İşin garip kısmı davayı açanın Ak Parti Kadın Kolları olmasıydı. Daha garip kısmı ise sadece genel merkezin değil 81 ilin kadın kollarının da davayı açmasıydı.
Olabilir. Herkes beğenmediği bir konuyla ilgili herkesten hukuk önünde hakkını arayabilir ama beni asıl şaşırtan mevzunun düne kadar birçoğu başörtülü olduğu için okullara, çalışma hayatının içine alınmaz ve ev köşelerinde oturmak zorunda kalırken onların hakkını savunan bir kişiye üstelik toplu halde dava açmalarıydı.
Bağlamından koparılmış hatta yanlış bir şekilde ifade etmiş olsa da Dilipak, Ak Parti içindeki AKP’lilerden dem vurmuş ve partiye zarar verdiklerini söylemişti. Bence bu sözde hiçbir yanlış yok.
Bugün, Recep Tayyip Erdoğan olmasa yüzde 5 bile oy alamayacak Ak Parti’nin halkın gözünde değerinin düşmesinin birinci nedeni Ak Parti davasına sahip çıkamayanlardır. Siz bunların adına ister AKP’li deyin ister başka bir şey. Makam, mevki, hırs, para, şan, şöhret için parti içine çöreklenmiş insanlar maalesef partiyi bu hale getirdi.
Bu isimleri partiden dışlamak ve partiyi özüne döndürmek dururken Abdurrahman Dilipak'ın hizmetlerinin milyonda biri kadar davaya hizmet etmemiş kişilerin tüm ülkede Dilipak'ı mahkemeye vermesi kabul edilebilir bir durum değil.
Öte yandan benim asıl merak ettiğim konu şu;
Şimdiye kadar Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın merhume annesine ağızlarından salyalar akıtarak küfürler eden haysiyetsizlere Ak Parti Kadın Kolları 81 ilde dava açtı mı?
Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan’a yeni açılacak köprü ismi üzerinden hakaretler eden ahlaksızlara Ak Parti Kadın Kolları 81 ilde dava açtı mı?
Başörtülü kadınlara demediğini bırakmayan, fiziki şiddet uygulayan, onları hor gören, dışlayan, densizlere Ak Parti Kadın Kolları 81 ilde dava açtı mı?
Bütün kutsallarımıza hakaret eden LGBT+İ'lere Ak Parti Kadın Kolları 81 ilde dava açtı mı ki Abdurrahman Dilipak'a dava açıyorsunuz?
MASKE YASAĞI KOMİK BİR HAL ALDI
Covid-19 salgını başladığından bu yana hepimiz adeta kendi kabuğumuza çekildik ve yeni bir dünya kurduk kendimize.
Özellikle bizim coğrafyamızda birbirine dokunmadan, sarılmadan yaşayamayan insanlarımız için açıkçası zor bir dönem bu dönem.
Hâlbuki biz, hele de uzun zamandır görmediğimiz ama çok sevdiğimiz birini görünce sadece tokalaşmak ve öpüşmekle kalmaz ona sıkı sıkıya sarılırız. Şöyle elimizi aşağıdan yukarıya birkaç kez götürerek onun sırtını sıvazlarız ancak son dönemlerde bu maalesef mümkün değil.
Geçtiğimiz hafta hayırlı bir iş için memleketim Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Anzorey köyüne gittim. Orada yıllardır görmediğim akrabalarımla hasret giderdim ancak ne birisi ile tokalaşıp, öpüşebildim ne de onlara sarılabildim. Ayrılırken bile tuhaf bir şekilde uzaktan el sallayarak çıktık yola.
"Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini" diyen densizler için bu durum güzel olsa da birçoğumuz için biliyorum ki zor.
Tam memlekete gittiğim gün Adana’da tüm alanlarda maske takma zorunluluğu getirilmişti. Açıkçası bu konuda hele de Adana gibi bir memlekette bu karar (her ne kadar hastalığın artış hızı en yüksek illerden birisinde yaşasak da) uygulanması çok zor bir yasaktı.
Otobüslerde, minibüslerde klimasız dolaşmaya dahi alışamamışken ve tüm dünyada maskenin faydalı mı zararlı mı olduğu tartışılırken Adana gibi sıcağı ve nemiyle adeta cehennemin provasının yaşandığı bir memlekette bu yasağı almak için yetkililerin iki kere düşünmeleri gerekirdi. Zira mesele ben yaptım oldu denilecek bir mesele değildi. Nihayetinde olmadı da.
Başta Adana Valisi ve bu kararı alan diğer yetkilileri çıksın baksınlar bakalım sokakta bu yasağa kaç kişi uyuyor?
Bırakın vatandaşı ben bu yasağı alan kişilerin yasağa tam olarak uymadığını düşünüyorum. Keşke imkân olsa her birinin peşine bir muhabir takıp kendi koydukları yasağa uyup uymadıklarını bilebilsek.
İddia ediyorum, bu yasağa yasağı koyanların çoğu "Biri görür de rezil oluruz" korkusunda uyuyordur. Yine iddia ediyorum buna rağmen uyanların oranı yüzde elliyi geçmez.
Demem o ki; Bir yasağı sırf olsun diye koyarsanız başarı elde edemezsiniz. Toplumun psikolojisini ve sosyolojisini düşünmeden koyulan yasaklar halk nezdinde yok hükmündedir.
BU SORULAR CEVAP İSTER
- Adana Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ASKİ'nin yaylalara suyun yüzde 30 indirimli olduğu 3 ay boyunca fatura kesmediği indirim bittikten sonra fatura kesmeye başladığı iddiaları doğru mu?
- Askere uğurlama törenleri güya yasaklanmıştı. İki gecedir Adana Otogarı sanki şampiyon takımı karşılayan taraftarları ağırlıyor gibi. Bu konuda Adana Valiliği ya da Adana Emniyeti’nin bir zafiyeti mi var?
- Bazı belediye başkanları ve bazı bürokratlarla ilgili yolsuzluk iddiaları artık ispata dönmüş ve görevden uzaklaştırılmaları gerektiği kanunen açık bir şekilde belirtilmişken bu kişileri kim ya da kimler koruyor?
AKLIMDA 'İNCE' SORULAR
- Parti kuracak kadar cesareti var mı?
- Parti kurarsa sonu Mustafa Sarıgül’e benzer mi?
- Şu an yaptığı ego tatmini mi yoksa liderlik arayışı mı?