Adana’da bulunan iki otogar aslında şehrimizin içler acısı durumunu anlamamız için önümüzdeki en güzel örnek.
Haydi, (şimdilik) Yüreğir Otogarı’nı sadece ilçelere ya da yakın illere yolcu taşıdığı için görmezden gelelim ancak şehrin yüzü sayılan, başka memleketlerden gelen insanları selamlayan Merkez Otogar’a ne demeli?
Türkiye’de başka bir örneği kalmayan mimari yapısı ve hiç kimsenin ilgisini çekmeyen işleyişiyle adeta Adana’nın sahipsizliğinin, kendi haline terkedilmiş görüntüsünün bir yansıması…
Düşünsenize koskoca Adana Merkez Otogarı'nda doğru düzgün bir bekleme salonu bile yok. Bekleme salonumsu yer ise yazın sıcaktan bunaltır sizi kışın soğuktan dondurur.
Ekmek parasını buradan çıkartan insanlar dahi otogardaki başıboşluktan şikâyetçi. Herhangi bir denetleme yapılmadığı için gerek satış yapılan yerlerde, gerek bilet kesilen yazıhanelerde gerekse diğer alanlarda herkes kendi havasında.
Büyük bir kısmı atıl durumda olan Adana Merkez Otogarı’nda boş vermişlik ve vurdumduymazlık adeta Deli Dumrul kurallarının da hayata geçmesini sağlamış.
Özellikle otopark tarafındaki iş yerlerinin olduğu yerlerden geçenler sanki bir korku filminin çekildiği platodan geçiyormuş hissine kapılır.
Gelişi güzel koyulmuş masalar, bir iş yerini daha kaplayacak büyüklükte dışarda bekletilen malzemeler ve adeta farelerin cirit attığı sağlıksız ortamlarda duran yiyecek ve içecekler öylece göz önünde durduğu halde otogar polisi de yönetimi de hiçbir şekilde bu duruma müdahale etmiyor.
Son zamanlarda bir de daha önce ortak kullanım alanı olarak belirlenen yerlerde inşaat çalışmaları başladı. Birileri dükkânları büyütüyor. Bütün bunların bir izne tabi olarak yapılıp yapılmadığını bilmiyorum ancak otogarın siluetini bozduğunu ve imar kanununa hareket edildiğini ve yetkili birilerinin de buna göz yumduğunu söyleyebilirim.
Otogarda bir yönetim var. Daha doğrusu adı var da kendisi yok.
Eminim otogardan sorumlu kişiler bu yazdıklarımın bir kısmını bilmiyorlardır. Aksi olsa bunları değiştirmek için bir şeyler yaparlardı değil mi?
Maalesef değil. Sabahtan akşama kadar bir koltuğu işgal etmenin adı müdürlük olmuş. Sorumluluk makamındaki insanların sabahtan akşama kadar herhangi bir iş yapmadan gelen konuklarına çay ısmarlayarak mesailerini tamamladığını düşünüyorum.
Bir gün yolunuz düşerse otogarın arka taraflarında biraz gezmenizi isterim. Tabi pislikten ve kokudan ya da korkudan o alanlara girebilirseniz. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Adana Otogarı şehrimizin küçük bir prototipi gibi adeta. Otogarı Adana’nın yüz ölçümünde büyütün Adana’nın üzerine koyun. İnanın hiçbir fark göremezsiniz.
Bu şehir bu anlayışla makûs talihini yenemez. Reformist insanların yönetiminde onlara ayak uyduracak bürokratlar olmadığı müddetçe sadece durumu kurtararak zamanı geçiririz. Olan bizim yıllarımıza olur.
Sonra daha düne kadar Adana’nın ilçesi bile olamayacak yerlerin hem ekonomik anlamda hem de diğer tüm alanlarda bu güzel şehri nasıl geride bıraktığına hayıflanarak geçiririz ömrümüzü.
Biz bunları hak etmiyoruz diyeceğim ancak inandığımız dinin kitabında;"Neyi hak ederseniz öyle yönetilirsiniz" mealinde bir uyarı var.
Ne diyelim umarım yazdıklarımızın bir etkisi olur da Adana’yı hak ettiği yere taşımak için herkes elinden geleni yapar. Tabi bu yazının konusu olan otogarlardan başlayarak.