Bir zamanlar ülkemizde ciddi bir protesto ve boykot kültürü vardı. Şimdiki gibi İsrail’e kızıp kolaları satın aldıktan sonra kanalizasyona dökmek ya da zaten satın aldığı arabasını veya ev eşyasını yakmak gibi dâhice (!) işlere girmezdi kimse. Eğer bir ülkenin veya şirketin ürünlerini protesto veya boykot ediyorsa evine hiç sokmazdı insanlar.
Kendimden biliyorum; Misal bizim eve hiçbir şekilde kırmızı renkli etiketi olan kolalardan almadım. Bir de ürünlerinde çocuklarla ilgili farklı iddialar bulunan BANANE (!) markalı ürünleri de asla almadım. Çocuklarıma da aldırmıyorum.
Bu kültür, zamanla herkeste olduğu gibi bende de bazı değişimler gösterdi. Çünkü bir markayı protesto ettiğimiz için tercih ettiğimiz diğer marka hak etmediği fahiş fiyatları ürünlerine yansıtmaya başladı. Sonra ürünlerinde fiyatları küçük küçük yükseltirken gramajlarını da düşürmeye başladı. Yani kendisini tercih eden vatandaşı alenen aldatıyordu. Zamanla şunu da gördük; bizden, yerli, milli diye bildiğimiz markalar birer birer yabancı sermayenin eline geçiyordu. Yabancı sermayenin eline geçmeyenler ise kapitalist sisteme tam olarak ayak uyduruyor ve aynı onlar gibi davranıyordu.
Uzun yıllar yerel anlamda değişik alanlarda çeşitli ticarethaneler işleten bir insanın evladı olarak sokağımızda, mahallemizde satış yapan işletmeleri tercih ettim. Fakat zamanla o eski Anadolu kültüründeki esnaflık kültürünün de yok olmaya başladığına şahitlik edince bundan da vazgeçtim.
Onlar strateji değiştirince ben de strateji değiştirdim. Baz önce ismini kısmen andığım bir iki markanın dışında kendi ekonomime hangi markanın hangi ürünü uygunsa onu almaya başladım.
Değişim hem yerelde hem küreselde yaşanmaya başlamıştı. Öyle ki; esnaf ile mahalleli arasındaki ikili ilişkilerin çok düşük bir seviyeye indiğine şahit olmaya başladık zamanla. Yani o, mahallelinin cenazesine, düğününe katılan veya kendisi siftah atınca müşterisini komşusuna yönlendiren esnaf anlayışı gitmiş yerine komşusu akşama kadar siftah atmadan otursa da daha çok nasıl kazanırım derdine düşen, mahallelinin derdini umursamayan esnaf profili oluşmaya başlamıştı.
Ahilik kültürü deriz ya hani. İşte o kültür de kalmadı. Ne birbirine yardım eden ne de mahalleliyi önemseyen esnaflar vardı artık. Yardımlaşma ve dayanışma kültürü yok olmuştu.
Şehirler büyüdükçe AVM'ler açılmış ve artık içinde aradığımız her şeyi bulabileceğimiz bu alanlar en uğrak yerlerimiz olmuştu. Yerel esnafın ulusal ya da küresel markalarla baş edemeyeceğini hepimiz zaten biliyorduk ancak örneğin mahalle bakkalı ile ulusal marketler zincirinin bir şubesinde aynı ürünü alıp da kasa da birlikte sıra beklediğimizi görünce bu işin bittiğini anlamıştım.Yerel esnafın o marketten ucuza aldığı ürünü üzerine kârını da koyarak vatandaşa satmaya çalışması tuhaf bir görüntüyü ortaya çıkarmıştı.
Yine de yerel esnafı desteklemek ve küresel kapitalist sistemin üzerimizdeki baskısını azaltmak için onlara destek olmamız gerektiğini düşünüyorum. Vatandaş da, esnaflar da üzerine düşeni yapmalı.
Esnaf odaları, sanayi ve ticaret oda ve borsaları öyle kuru kuruya 'alış-verişini esnaftan yap' kampanyaları ile değil özellikle Pandemi nedeniyle gerçekten zor günler yaşayan esnafa can suyu olacak görüşmeler ve kampanyalarla esnafı ayağa kaldıracak projeler üretmek zorundadır.
Esnafı temsil etme iddiasındaki herkes, her başkan, bugünden tezi yok Ankara’yı mesken tutmalı, bakanlıkları yol eylemeli ve esnafı ayağa kaldıracak çalışmalara önayak olmalıdır. Aksi halde bu sıkıntılar bir müddet daha devam eder ve sonrasında işsizlik nedeniyle art arda batan esnaflar yüzünden ülke büyük bir kaosa sürüklenir.
Hatırlayın, bu iktidar böyle bir kaosun ardından başa geçmişti. O günden bu zaman kadar da halktaki ümidini koruduğu için konumunu korudu ancak bundan sonraki süreç çok da olumlu gözükmüyor. İşte bu nedenle yerel esnafın desteklenmesi demek öncelikle halkın yaşayabileceği daha büyük bir kaosun önüne geçmek için ilk önlemi almak demektir.
Hükümetin bazı kurumlarının bu işi kendi başlarına aşabileceklerini düşünmüyorum. O vizyonları yok. Onlara vizyonu kazandırmak esnafı temsil etme pozisyonunda bulunan kişilere düşüyor ama benim onlardan da umudum yok.
Yapılacak en güzel şey; vatandaşın da esnafın da özüne dönmesidir. Bir şekilde koltuk işgal etmiş ve o koltuğa sıkı sıkıya sarılmış insanların bize katabileceği hiçbir katma değer olmadı/bundan sonra da olmayacağını biliyorum.