Eski Asur Çağına ait kaynakların Luhuzattiya’nın Orta Anadolu’daki bir güzergâh üzerinde, Kaneş’in doğusunda bir yerde aranması gerektiğine işaret ettiğine; söz konusu lokalizasyon önerisini Kilikya’da bir başka konumla uyuşturmanın güç olduğunu belirten Prof. Dr. Akdoğan, bu durumun daha geç dönemde ve başka bir yerde eş sesli bir yerleşim olduğu olasılığını da akla getirdiğini ifade etmektedir.
Prof. Dr. Rukiye Akdoğan, Lawazantiya’nın lkokalzasyonu konusunda Prof. Dr. Ahmet Ünal ve G. Barjamovic ile benzer düşünmektedir.
“Yedipınar” konusuna Profç Dr. Akdoğan da değinmektedir. Akdoğan, KUB 46.48+KBo 17.103+KUB 54.36(+)KUB 46ç49 nolu Hitit metininde Teşup ve Hepat için kutlanılan ay festivalinin Kummani’de icra edilmesine karşın, ritüelde kullanılan temiz suyun Lawazantiya, Alta nehri ile Kalmu-x ve Zummari su kaynaklarından getirildiğinin görüldüğünü kaydetmiş ve metinden hareketle Kummani’den Lawazantiya’ya aynı gün içinde gidip dönmenin mümkün olabileceğine dikkati çekmiştir.
Bir başka metinde metinde Terşup ve Lawazantiya Tanrıçası Hepat için düzenenlenen, döneminin en önemli dinsel ritüel etkinliklerinde tanrıların Lawazantiya’da tertip edilen bir tören alayı eşliğinde Astuyara’ya nakledildiği; komşu Astuyara kentinde pişirilip daha sonra Lawazantiya kentine getirilen yemek ve hamur işi yiyeceklerden bahsedilmektedir.
KBo 21.34 nolu metinde Teşup ve Hepat için düzenlenen bayramın Kizzuwatna sınırları içindeki Lawazantiya kenti ile bu yerleşime komşu Astuyara/Aşturiya kentinde icra edildiğinden bahsedildiğini aktaran Akdoğan, Forlanini’nin Aşturiya kentinin Elbistan ovasının doğu kısmında Yukarı Ülke sınırları içinde bulunan La(hu)wazzandiya’nın kuzeyinde, bu kentten çok uzak olmayan bir mesafedeki Osdara adlı Klasik Çağ yeleşimiyle ilişkilendirmenin mümkün olabileceğinin düşündüğünü dile getirmiştir.
Akdoğan’ın bildirisinde yer verdiği Hurrive-Hititçe bir Boğazköy ritüelinde sunuda kallanılacak kutsal su için Şapinuwa’daki kaynaklara işaret edilmektedir. Şapinuwa’dan temin edilecek 7 kap suyun 3 tanesi Şapinuwa şehri ana kaynağından, 1 tanesi Şulupaşşi kenti ana kaynağından, 1 tanesi Şapinuwa şehrinin bağındaki kaynaktan, 1 tanesi x nehrinden ve 1 tanesi de Şapantalliya şehrinden getirilmektedir. Şapinuwa’dan bir ritüel tablette, kentin 2 fırtına tanrısından, Şapinuwa kentindeki 9 nehirden (alınan) kutsal suyun kutsal bir mekânda yukarıdan serpildiğinden bahsedilir.
Akdoğan’ın bildirisinin 16. sayfasında yer alan şu bilgi de çok önemlidir:
“Şapinuwa’da Ağışönü mevkiinde, kurban çukurlarının bulunduğu kutsal alanda, özellikle bina 3’ün güney duvarının dış yüzünde yan yana yatırılmış bulunan ve bir kısmının kireçli bir tıpayla kapatıldığı görülen bu kaplardan metinlerde bahsedildiği gibi 7 tanesi bir grup halinde ele geçirilmiştir. Söz konusu sivri dipli testicikler, Kutsal Su’yu oluşturan Şapinuwa, Lawazantiya vb. gibi kutsal kabul edilen şehirlerin 7 ayrı nehrinden ve kaynağından alınmış suların koyulduğu kaplar olmalıdır.
Yukarda bahsi geçen metinlere dayanarak, Şapinuwa’dan temin edilecek suyun 4 tanesi Şapinuwa’daki kaynaklardan, kalan 3 tanesinin de başka nehir ve şehirlerden getirildiği anlaşılmaktadır.”
Girginer’in Lawazantiya olarak yorumladığı “Yedi Pınar” konusunda görüldüğü üzere Prof. Dr. Rukiye Akdoğan ve Prof. Dr. Aygül Süel gibi Hititler konusunda cddi çalışmalar yapan bilim insanları popülist bir yaklaşımla açıklamalar yapan Girginer gibi değil, 2007’lerde Tatarlı Höyük kazılarına danışmanlık yapan Prof. Dr. Ahmet Ünal gibi yaklaşmaktadırlar.
ADANALI PUDUHEPA YALANI
Hitit Kraliçesi Puduhepa’nın Adanalı olduğu konusu bazı mühürler ve çivi yazısı metinler üzerindeki tanımlara dayandırılmaktadır. Bınları şöyle sıralayabiliriz:
Puduhepa’ya ait mühür baskısında, “Kizzuwatna ülkesinin kızı, Hatti ülkesinin kraliçesi Puduhepa’nın mührü” yazısı..
KUB XV 16 1 1 nolu metinde, “DUMU.MUNUS UruKum-ma-an-ni ‘Kummani kentinin kızı’”
Başka metinlerde yer alan ,” Lawazantiya rahibi Bentipşarri’nin kızı”, “Rahibin kızı”, “Lawazantiya şehri İştar’ının hizmetkârı (=rahibesi)” yazıları.
Bugünkü Kayseri sınırları içindeki Develi ile Hanyeri arasında yer alan Fraktin Kaya Kabartması üzerinde bulunan “Puduhepa, büyük kraliçe, Kizzuwatna ülkesinin kızı, tanrılar tarafından sevilen” ifadesi.
Mısır kaynaklarında da, Kadeş Barış Antlaşmasını içeren gümüş tabletin arka yüzünde Puduhepa’yı gösteren kadın figürü yer almakta ve figür “Puduhepa Hatti’nin Prensesi, Kizzuwatna Ülkesi’nin kızı” sözleriyle çerçevelenmiştir.
İşte, Girginer, bu mühür baskıları ve kabartmalar üzerindeki yer alan “Kizzuwatna ülkesinin kızı”, “Lawazantiya rahibi Bentipşarri’nin kızı” ve “Lawazantiya şehri İştar’ın hizmetkârı (rahibesi) ifadelerine dayanarak, Puduhepa’yı Adanalı olarak ilan ediyor. Bazıları da tamamen uydurma bu tanımlamayı gerçek olarak kabulleniyor, Puduhepa adına ödüller veriyorlar. Bazı gazeteciler, bilimsel gerçeklere bakmadan uydurma açıklamalara dayanarak Adanalı Puduhepa’nın ayak izinin Tatarlı Höyüğünde arandığını haberleştirip kamuoyunu gazetecilik deyimiyle asparagas bilgiyle muhatap ediyorlar.
Hititler konusında yıllardır çalışan bilim insanlarının Lawazantiya kentinin Girginer’in iddia ettiği ve her fırsatta kazı raporları sonuç bölümlerine sıkıştırdığı “Lawazantiya kentinini burada olduğu görüşümüz devam ediyor” şeklindeki görüşünü çöpe atan çalışmalarına göre Lawazantiya kenti Girginer’in iddia ettiği gibi ne Tatarlı da, ne Sirkeli de, ne de Adana ovasındaki başka bir höyükte. Asur ve Hitit belgelerinin işaret ettiği gibi Elbistan ovasında veya İslahiye ovasındaki büyük höyüklerinini birinde.
Girginer’in savunduğu gibi Lawazantiya Tatarlı Höyük olsaydı, höyükte yüzlerce çöp çukuru bulan Girginer’in höyüğün Lawazantiya olduğunu kanıtlayan saray ve tapınakları, tapınakta yer alan tanrı ve tanrıça heykellerini, dinsel içerikli bayramlar ve ritüelleri ile ilgili yazıların yer aldığı tablet ve kabartmaları ve de kraliçe olduktan sonra bile Kizzuwatna ve Lawazantiya’ya ayrı bir önem veren Kraliçe Puduhepa’nın mührünü çoktan bulmuş olması gerekirdi. Ancak bunlar yerine, çok sayıda Hellenistik dönem kalıntıları ile onların yanında devede kulak kalacak sayıda Orta ve Geç Tunç Çağı yapıtları bulabildi. Halbuki, Ahmet Ünal’ın kesinilkle Lawazantiya olamaz dediği Sirkeli de bile Tatarlı’dan çok Hitit yapıtları gün yüzüne çıkarılmıştır.
Bliyoruz ki, Puduhepa, bir zamanlar rahibe olarak görev yaptığı Lawazantiya ve Kizzuwatna’da Hurri dini ve kültürüyle ilgili ne kadar tablet varsa, hepsini başkâtip Walwaziti aracaılığıyla kopya ettirmiş ve Hattuşa’da özel bir “Kizzuwatna Arşivi/Kütüphanesi” kurmuştur. Bu gerçeği Girginer’in de bildiğini, Prof. Dr. Ahmet Ünal ile birlikte yazdıkları ve 2007 yılında yayımladıkları “Kilikya-Çukurova, İlk Çağlardan Osmanlılar Dönemine Kadar Kilikya’da Tarihi Coğrafya, Tarih ve Arkeoloji. Kizzuvatnalı Kraliçe Puduhepa ve Yerleşme Alanları Rehberi Ekleriyle Birlikte” adlı kitabın 332’inci sayfasından anlıyoruz. Girginer’e kendi kitabıyla birlikte KBo 15.52 Ay. IV 39-45 numaralı Hitit belgesini de hatırlatalım.
Sen, Puduhepa’nın Lawazantiya’daki dinsel belgeleri kopyalattığını bil ama 14 yıldır ne Puduhepa’nın kopyalattığı tabletlere ulaşabil, ne de Puduhepa’nın Lawazantiya’nın aşk tantıçası İştar’a hizmetkârlık yaptığı tapınağı bulabil! Sonra’da Adanalı Puduhepa diye ortalığı ayağa kaldır! İnanılacak gibi değil..
Girginer’in 14 yıldır Puduhepa’nın Adanalı olduğunu kanıtlayacak belgelere ulaşamaması, Prof. Dr. Ünal’ın haklı olduğunu, Girginer’in hiçbir bilgiye dayanmaksızın Tatarlı Höyüğünü Lawazantiya kentiyle eşitlemeye çalıştığını kanıtlıyor. Tatarlı höyüğündeki kazılar bilimsel olmaktan uzaklaşmış, bir egoyu tatmine yönelmiştir. Eğer öyle olmasaydı, Girginer, kazı sonuç raporlarına “Lawazantiya’nın Tatarlı Höyükte olduğu görüşümüz devam ediyor” demek yerine kanıtları ortaya koyar, sadece görüşümüz böyle diyerek, “çok sayıda hititolog ve arkeolog yanıldı. Burası Lawazantiya. İşte de kanıtları” derdi. Ama diyemiyor.. Girginer’in Müzeler Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği kazı sonuç toplantılarında sunduğu raporlarda bulgular yerine kişisel görüşünü dile getirmesi, 14 yıldır süren kazıda bir arpa boyu yol alınmadığını net biçimde gösteriyor.
Sözün özü, Adana ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan, Elbistanlı ya da İslahiyeli Puduhepa, Adanalılara “Adanalı Puduhepa” diye yutturulmaya çalışılıyor. Tıpkı, yakın zamanlarda Atatürk’ün Adana Kız Lisesi’ni ziyaretinde ayakta ders dinlerken çekilen fotoğrafta yanındaki kız öğrencinin falanca kişi diye Adanalılara lanse edildiği gibi bir durumla karşı karşıyayız. O hanımefendiye o fotoğrafın tanıtımı için düzenlenen toplantıda, fotoğrafı sorduğumuzda, Atatürk’ün sınıfa geldiğini ve böyle bir fotoğraf çekildiğinin anımsamadığını itiraf etmişti. Toplantıyı düzenleyen tarih öğretmeninin fotoğraftaki kız sensin dediğinin ondan sonra kendisine benzettiğini söylemişti. Atatürk’ün yanındaki kız yalanı da hanımefendi ölene kadar devam etmiş, her ulusal günde medya tarafından ısıtılıp ısıtılıp Adanalıların önüne konmuştu.
Girginer’in 14 yıldır sürdürdüğü, bundan sonra da “artık dur Lawazantiya’yı Hitit ve Asur kaynaklarının işaret ettiği yerlere arayacağız” diyen bir otorite çıkmaz ise emekli olana kadar devam ettireceği anlaşılan Tatarlı Höyük kazıları, Adana’da son yıllarda medyanın da yardımıyla moda olan “Cezmi Tarihçiliği’nin maalesef arkeolojiye ve arkeolojik kazılara da sirayet ettiğini gösteriyor. Cezmi Tarihçiliğinin sanal tarihi olaylar ve sanal tarihsel kahramanlarından sonra anlaşılan şimdi de “Cezmi Arkeoloji” vasıtasıyla sanal Adanalı kraliçeler sanal Adana kentleriyle ilgili asparagas haberleri okumaya devam edeceğiz.
Nasıl, Atatürk’le birlikte ders dinleyen kızla “Cezmi Tarihçiliği” başlamışsa, 2007’den beri Adanalı Puduhepa’nın ayak izinin ve yaşadığı Lawazantiya kentinini Tatarlı Höyük olduğunu hiçbir bilgiye dayanmadan yayan Tatarlı kazıları ile “Cezmi Arkeolojisi” başlamış bulunmaktadır.
Ne diyelim, Fırtına Tanrısı Teşup ve sevgili eş i Aşk Tanrıçası İştar’ın laneti ve öfkesi, kentlerinin yerini değiştirmeye çalışanların üzerine olsun. Teşup ve İştar kentlerine binlerce yıl sonra yeniden sahip çıkarlarken, kutsal kentin yerini değiştirmeye çalışanlar dertlerine derman aramak için Lawazantiya’nın gerçek yerini aramak için yollara düşerler..
SÜRECEK