Şu YSK'nın hikmetinden sual olunmuyor..
Ne de olsa, kararlarına karşı itiraz hakkı yok..
Ne karar verirse eli mahkum, tıpış tıpış uyacaksınız..
Milletin gözü İstanbul seçimleriyle ilgili karara çevrilmişkin, YSK'dan Adana'yı yakından ilgilendiren iki karar geldi..
Birinci, Kozan seçimleriyle ilgiliydi.
İkincisi Osmaniye'nin bir köyündeki muhtarlık seçimleriyle ilgiliydi..
YSK, bilindiği üzere Kozan'da seçimi MHP'den aldı, Millet İttifakı'nın yancısı SP'ye verdi..
Cumhur İttifakı'nın MHP'li Adayı Nihat Atlı, 31 Mart'ta en yakın rakibi SP'li Kazım Özgan'ı deyim yerindeyse ikiye katlayarak seçimi kazanmıştı..
SP Adayı Kazım Özgan, Nihat Atlı'nın adli sicil kaydı nedeniyle seçilme hakkı olmadığını gerekçe göstererek seçim sonuçlarına itiraz etmişti..
YSK, son mercii olarak olay önüne geldiğinde, Nihat Atlı'nın adli sicili nedeniyle ancak 4 Nisan tarihinden sonra yapılacabilecek bir seçimde aday olabileceğini söyledi ve Kozan Belediye Başkanlığı koltuğunu Nihat Atlı'dan alıp SP Adayı Kazım Özgan'a verdi..
Bu karardan sonra, YSK'ya bu kez Osmaniye'den benzer bir itiraz geldi..
Kadirli'ye bağlı 780 seçmenin olduğu Koçlu Köyü'nde 31 Mart yerel yönetimler seçimlerinde iki muhtar adayı muhtar olmak için seçime girdi. Seçimi eski muhtar Bayram Ali Kadıoğlu kazandı...
Seçimin ardından diğer muhtar adayı Yüksek Seçim Kuruluna seçimi kazanan muhtarın seçimle şartlarına haiz olmadığı gerekçesiyle seçimin iptal edilmesi için başvuruda bulundu…
Başvuruyu değerlendiren YSK, tıpkı Kazım Özgan'ın itirazı gibi bu olayda da seçimi kaybeden muhtarın itirazını haklı buldu..
Hakkında mahkumiyet kararı bulunan Bayram Ali Kadıoğlu adlı kişinin muhtarlığını düşürdü..
Buraya kadar, Kozan ve Nihat Atlı olayı ile birebir örtüşüyor..
Ancak bundan sonrasında işin rengi değişiyor..
Kozan'da Nihat Atlı'nın adli sicil kaydı nedeniyle başkanlığını düşüren ve koltuğu seçimden ikinci çıktığı için itiraz sahibi SP'li Kazım Özgan'a veren YSK, Osmaniye'ye gelince farklı bir karar aldı..
Köydeki muhtarı adli sicil kaydı nedeniyle düşürdükten sonra muhtarlığı itiraz eden diğer adaya vermek yerine, seçimin iptaline karar verdi..
Aynı YSK, aynı YSK üyeleri, birebir aynı olayda Kozan'da farklı, Osmaniye'de farklı karar verdi..
Kozan'da ak dediğine, Osmaniye'de kara dedi..
Kendisiyle çelişti…
Verdiği kararlar itiraz hakkı bulunmaması YSK'yı böylesine tutarsız kararları ardı ardına almasına neden oluyor..
Nasıl olsa, verdi karar yanlış ta olsa kimse itiraz edemiyor..
YSK Başkanı ve üyelerine sormak lazım:
Kozan'da verdiğiniz karar mı hukuksal, yoksa Osmaniye'de verdiğiniz mi?..
Çok kısa aralıklarla aynı gerekçelerle yapılan itirazlara böylesine birbirine taban taban zıt kararlar verirken, hangi hukuki normlara müracaat ettiniz?..
Yaşadığımız olaylar göstermiştir ki, YSK'nın kararlarına da bir üst itiraz mercii olmalı..
YSK kararlarının dokunulmazlıklarına son verilmeli..
Osmaniye kararı üzerinden gidersek, Kozan'da Nihat Atlı'nın hakkı ve Kozan halkının iradesi gasp edilmiş olmaktadır..
Kozan'la ilgili kararı doğru kabul edersek, Osmaniye'de bir muhtar adayının hakkı bu kez gasp edilmiş olmaktadır…
Bu tür gaspların önlemenin tek yolu da, YSK kararlarının da yargıya götürülmesinin yolunun bir an önce açılmasından geçmektedir..
Bugünlerin başlangıcı 1951'lerdir
Türkiye'nin tarımsal ürünlerde yaşadığı sıkıntı artık kontrol edilemez boyutlara ulaştı..
Gıda maddelerindeki enflasyon cepleri de, mutfakları da alev alev yakıyor..
Ziraat mühendisleri ve çiftçi kuruluşları yöneticileri gibi konuyu yakından bilenler, Türkiye tarımını giderek bitme noktasına getirilmesinden en büyük payın yabancı tohumlar olduğunu belirtiyorlar..
Yabancı tohum kullanımının yasaklanması ve yerli tohum kullanılmasının artmasını istiyorlar..
Doğruyu söylüyorlar da, bundan sonra önemli bir ayrıntıyı ya atlıyorlar, ya da görmezden gelmek istiyorlar..
Tohum ile ilgili doğruları söyledikten sonra, yabancı tohum egemenliğine mevcut siyasal iktidarın neden olduğunu söylüyorlar..
İşte burada halka yanlış bilgi veriyorlar..
Türkiye'de yabancı tohum kullanımının geçmişi 1951 yılına kadar gidiyor..
Devrin iktidarı, Adnan Menderes'in Başbakan olduğu Demokrat Parti iktidarı, "daha iyi mahbuller elde edebilmek için" 1951 yılında Amerika'dan hibrit tahıl tohumu ithal etmişti..
Türk çiftçisinin hibrit yabancı tohumla DP ve Adnan Menderes sayesinde tanışmıştı..
Hibrit tahıl tohumu ile başlayan yabancı tohum ithalatı ilerleyen süreçte tüm tarımsal ürünler için geçerli oldu..
Böylece, Türk çiftçisi, yerli tohumda, tarladan kaldırdığı mahsulün bir bölümünü ayırıp, bir sonraki sezon tohum olarak kullanabilirken, Menderes'in başlattığı hibrit ithal tohumla her yıl tohum satın almak zorunda kaldı..
Yani, Türk çiftçisi yabancı tohum üreticilerine mahkum edildi..
Yabancı tohumların Türk tarımını bitirdiğini, Türk çiftçisini yabancı tohum üreticilerine mahkum ettiğini söylerken, hibrit yabancı tohum belasını bu ülkenin başına Demokrat Parti ve Adnan Menderes'in sardığını da söylemek lazım…
Mevcuk iktidar için söylenecek şeye gelince..
Çıkardığı Tohum Yasası ile olayın üstünde tüy dikti!...
"Ne kendi eyledi rahat ne verdi halka huzur
Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur!"