Bu filmin yeni versiyonuyla ilgili birkaç naçizane tavsiyem olacak:
Birincisi, sadece sermayeye hitap ederek seçim kazanma devrinin sonuna geldiğimizi defalarca yazdım. Dolayısıyla siyaset yapmadan siyaset yapmaya çalışmak; toplumla bağ kurmadan, oraya buraya göz kırparak seçim kazanmaya çalışmak, tüm Türkiye'nin geleceğini ateşe atmaya eşdeğer. Buna karşı duracak bir siyasi iradenin Türkiye'de hala var olduğunu umuyorum.
İkincisi ise, 'vizyon' toplantısında da söylendiği gibi, evet, dünya değişiyor, ama, hala sermayeye yanlamaya çalışanların düşündüğü yöne doğru değil...
Dolayısıyla, hasbelkader, şartlar sağolsun, bu kadro ve bu vizyonla seçim kazanılsa ve bu ekonomik acı reçete topluma bir kez daha yazılsa dahi, sürekli kriz üreten bu sistem ve bu köhne ezberler tarihe gömülmekten kurtulamayacak.
Ve kaçınılmaz olan gerçekleştiğinde, yani kıblesi sermaye olanlar, başka bir yolu tahayyül dahi edemeyenler tarihin çöplüğüne gömüldüğünde, biz arta kalanlardan yeni bir düzen ve müreffeh bir ülke kurmak için yine burada olacağız.
Bu yeni filmle ilgili dikkatlerden kaçmaması gereken önemli bir konu da şu ki, gözardı edilen ve hafızalardan silinmek istenen sadece geçmiş değil. Bu film, meseleyi ve çözümü çevreleyen daha geniş siyasi güçlerin keşfedilmesini de engellemeyi amaçlıyor. Filmin amacı, sonunda yaşanacak ekonomik yıkımı gözlerden uzak tutarak, bizleri hukuk ve demokrasi gibi değerler üzerinden hülyalarla uyuşturmaktan fazlası değil.
Filmde bize adaletin yerini bulacağı bir gelecek vaat edilse de, toplumsal belleğimiz bizlere, bunun siyasi örgütlenme olmadan asla başarılamadığını hatırlatıyor. 3 Aralık toplantısında alıntılandığını duysa mezarında muhtemelen ters dönecek olan Antonio Gramsci'yi sözde değil özde anmak gerekirse, bu örgütlenmeye giden yolun kitlesel olduğunu, yani kitleyle organik ilişkiler kurarak toplumsal ve politik hegemonyaya yaklaşmak gerektiğini hatırlamalıyız.
Cumhuriyet Halk Partisinin neoliberal 'vizyon'una çerez yapılan Neo-Marksist Gramsci'nin, bu bağlamda en iyi öğrencilerinin Erdoğan liderliğindeki AKP teşkilatları olmasının ironisi bir tarafa, seçim kazanmaya giden yolun sermayeye göz kırpmaktan ziyade kitleler nezdinde sahici ilişkiler ve iletişim kurmaktan geçtiğini bir gün herkes elbet anlayacak...
Detaylar, söylenenler arasından hangi 'vaatlerin' neden ve nasıl başarısızlığa uğrayacağını bilahare tartışırız, tartışılacaktır. Şimdilik fazla 'teknik' detaya gerek yok, maksat safımız belli olsun. (BİTTİ)