'Bir insanın en önemli faaliyeti ruha gereken özeni göstermesidir’ der Sokrates.
Ruha gereken özeni nasıl gösteririz peki?
En önemli nokta iş ve özel yaşam dengesini kurmak, fiziksel olarak dinlenmenin ötesinde zihinsel olarak da dinlenebilmektir elbette.
Özellikle ülkemizdeki çalışma saatleri ve koşulları dikkate alındığında bunun pek de kolay olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yapılan bir araştırmada Türkiye’de çalışan iş gücünün %41’nin haftada 50 saat üzerinde çalıştığı tespit edilmiş. Uykuya ayırdığımız süreyi de çıkarırsak geriye kalan zaman bu dengeyi kurmak için yeterli gelmiyor ve zihinsel olarak tam anlamıyla dinlenemiyoruz. Tüm bunlar da birçok sağlık sorununa davetiye çıkarabiliyor.
İş dışında geçireceğimiz zamanı artırmak pek mümkün değil elbette. O zaman yapabileceğimiz tek bir şey var. O da kendimize kalan bu zamanı daha kaliteli hale getirmek; ailemize, kendimize ve sosyal ilişkilerimize dengeli bir şekilde dağıtmak. Bunu da düzgün bir şekilde yapabilmek için en önemli şart vaktimizi özgürce kullandığımız bu saatlerde ‘zihnimizi de özgür bırakmak’.
İşte çok yoğun ve stresli bir gün geçirdiğinizi, hatta yöneticinizle ya da çalışma arkadaşlarınızdan birisiyle çatışma yaşadığınızı varsayalım. İşten eve döndüğünüzde kendinizi zihninizde yeni senaryolar yazarken bulduğunuz oluyor mu? Ya da o çatışma yaşadığınız kişiyle olası farklı diyaloglar kuruyor musunuz kendi kendinize? Evet mi? Peki ya yeni bir mesaj var mı diye sürekli mail kutunuzu ya da whatsapp gruplarınızı kontrol ediyor musunuz? O da mı evet?
Bu alışkanlık, evdeyken ya da arkadaşlarla dışarı çıktığımızda hatta tatilde bile maalesef yakamızı bırakmıyor ve işimizi özel yaşamımızdan bir türlü ayıramıyoruz. Sonuç olarak ne fiziksel olarak ne de zihinsel olarak tam anlamıyla dinlenemediğimiz için ruhlarımız yorgun düşüyor. Ruhumuza gereken özeni gösterebilmek için iş ve özel yaşamımızı kesin çizgilerle ayırmamız ve işte olanı işte, evde olanı evde bırakabilmemiz gerekiyor.
Bunu yapmak çok zor hatta imkansız mı diyorsunuz? Öyleyse işten eve gittiğinizdeki dinlenme alışkanlıklarınızı bir gözden geçirelim. Dinlenmek sizin için neyi ifade ediyor? Yemeğinizi hızlıca yedikten sonra kanepede televizyon izlerken uyuyakalmak mı? Yoksa yalnız kalıp gözlerinizi kapatarak sessizliğin tadını çıkarmak mı? Peki ya zihninizdeki sesleri susturabiliyor musunuz? Hayır mı?
‘Vücudu dinlendirmenin en iyi yolu aklı dinlendirmektir’ der Napolyon Bonapart.
Birçok bilimsel araştırmaya göre dinlenmenin en verimli şekli, yorgun ve stresli olduğumuz vakitleri hobi ile geçirmektir. Hobiler zevk için uğraştığımız, mutluluk verici etkinliklerdir. Hayatımıza eğlence ve renk katmasının yanı sıra başka pek çok yeteneğimizin de ortaya çıkmasını sağlıyor ve pozitif duyguları beraberinde getirerek hayatımızdaki tatmin düzeyini artırıyor. Bütün bunlar da zor zamanlarda dayanıklı olmamızı, problemlere farklı bakış açılarından yaklaşabilmemizi ve farklı çözümler üretebilmemizi sağlıyor. Tarihteki önemli karakterlere ve günümüzün başarılı iş insanlarının hayatına baktığımızda hemen hepsinin tutkuyla bağlı oldukları hobilerinin olduğunu görüyoruz. Hatta bu başarılı insanlar girdikleri mülakatlarda adayın bir hobi sahibi olup olmadığını da mutlaka sorguluyor.
Bugün kendinize bir iyilik yapın ve uzun zamandır yapmak istediğiniz ama bir türlü başlayamadığınız her neyse onun için ilk adımı atın. Eğer çocuklarınız varsa onları da sadece ders odaklı yetiştirmeyin, Dersler dışında da üretkenlik ve başarı tatmini sağlayabilecekleri herhangi bir alanı bulmaları konusunda onlara destek olun. Bu çocukların kişilik gelişimi konusunda emin olun derslerden daha faydalı olacaktır.
Sevgilerimle,