Kendinizi şanslı olarak mı tanımlarsınız yoksa şanssızlığın yakanızı hiç bırakmadığını düşünenlerden misiniz? Ben doğuştan şanslı olduğuna inananlardan biriyim. İşlerim belirli bir süreç içerisinde hep istediğim gibi ve yolunda gider hatta çoğu zaman dört ayağımın üzerine düşerim diye düşünürken geçenlerde okuduğum bir yazıda şans üzerine yapılan bilimsel çalışmaların şans diye bir şey olmadığını, tüm sırrın bizim bakış açımızda olduğunu ispatladığını öğrendim.
Biritanya Hertfodshire Üniversitesi’nden Profesör Richard Wiseman kendisini şanslı ve şanssız hisseden yüzlerce insanla uzun yıllar boyunca şans konusunu araştırmış ve şanslı insanları başkalarından farklı kılan ortak özelliklerin olduğunu bulmuş. İlk olarak, şanslı insanlar yollarına çıkan şanslı olaylardan yararlanıyorlarmış. Hayatı belli bir rota ile sürdürmek yerine çevrelerinde olan bitene dikkat ediyor ve ortaya çıkan her durumdan çok daha fazla yarar sağlıyorlarmış. Yeni fırsatlara daima açık ve bu fırsatları başkalarına göre görme ihtimalleri daha güçlüymüş. Yabancı bir konuda kitap okumayı, bilmedikleri bir yere seyahat etmeyi ve kendilerinden farklı insanlarla iletişim içinde olmayı seviyorlarmış. Daha iyimserlermiş ve başlarına iyi şeyler geleceği beklentileri de oldukça güçlüymüş. Richard Wiseman bu durumun bir süre sonra kendini gerçekleştiren bir kehanet haline geldiğini, şanslı insanların işlerin beklenildiği gibi gitmediği zamanlarda bile esnek davranarak en kötü durumdan olumlu sonuçlar çıkarmanın yolunu bulduklarını gözlemlemiş. Bu insanların yaklaşımları ile çevrelerindeki insanları etkiledikleri ve yaşadıkları olumsuz durumları olumlu deneyime dönüştürmede diğerlerine göre daha başarılı olduklarını fark etmiş.
Şanssız insanlar ise genel olarak şanslı insanlara göre daha endişeli ve gergindirler ve bu gerginlik beklenmedik şeylerin farkına varmalarına engel olur. Sonuç olarak sadece tek bir şeyi aramaya odaklandıkları ve esnek olamadıkları için önlerine çıkan fırsatları fark edemezler. Mesela bir partiye gidip kendilerine mükemmel bir eş bulmaya çalışırken iyi insanlar ile tanışıp arkadaş olma fırsatını kaçırırlar. Ya da iş ararken tek bir alana yöneldikleri için kendilerine uygun severek yapabilecekleri başka iş ilanlarını gözden kaçırırlar.
Bu araştırmadan yola çıkarak şans faktörünün doğuştan gelen bir özellik olmadığını ve kişilerin davranış ve düşünce tarzlarının hayatlarındaki iyi veya kötü talihi belirlediği söylenebilir. Her zaman şanslıyım diyebilmek için esnek olmak, içinizdeki girişimci ruhu ortaya çıkarmak, rutinlerinize farklı bir bakış açısıyla sanki ilk defa yapıyormuş gibi bakmak ve olumsuz durumların içerisindeki fırsatların farkında olmak gerekiyor.
Konuyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Profesör Wiseman’ın Şans Faktörü isimli kitabını okuyabilirsiniz ama ben profesörün şanslı olmak için insanlara önerdiği dört temel ipucunu yazının sonuna ekliyorum:
1- İç güdülerinize kulak verin, içinizden gelen ses genellikle doğrudur.
2- Yeni tecrübelere açık olun. Normal rutinlerinizin, alışkanlıklarınızın biraz dışına çıkın.
3- Her akşam, o gün içinde iyi giden işleri, meydana gelen iyi olayları düşünün.
4- Beklediğiniz bir toplantı veya telefon konuşması gibi şeylerden önce kendinizi şanslı hissedin.
Şansınız bol olsun.