Yaklaşık iki aydır yaşadığımız bol sinekli ortam iki gündür sineklerin bile baygınlık geçirdiği bir hale büründü.
Adana'dan dışarı gidebilme ihtimaliniz varsa bir an önce gidin.
Geçtiğimiz günlerde meteorolojinin açıkladığı verilere bakarsanız neden böyle bir tavsiyede bulunduğumu anlarsınız.
O açıklamada küresel ısınmanın de etkisiyle kuraklığın neredeyse tüm ülkeyi kapsadığı ifade ediliyordu.
Aslında bu durum Adanalılar açısından bir nebze iyi. Çünkü diğer memleketlerdeki insanlar da böylece ne çektiğimizi ve neden güneşe ateş ettiğimizi, bombaya tekme atacak hale nasıl geldiğimizi, patlama şüphesi olan binanın etrafını neden tüplerle çevirdiğimizi anlarlar.
Bizi bu sıcak havalar mahvetti.
Dahası havanın sıcak olmasının ötesinde kentin yeterince yağmur alamaması zaten kötü olan ekonomimizi daha da kötüleştirecek. İşsizlik artacak. İnsanlar daha da sıkıntılı bir hayat yaşayacak. İşte bu yüzden başka gelir kaynakları bulmamız lazım.
Bütün bunların ötesinde şu bir kaç aylık sürede sadece şehri terk etmekle kalmayın mümkünse medyadan da uzak durun. En başta sosyal medyadan.
Malum bir söz var; Doğru ayakkabılarını giyene kadar yalan dünyayı üç kez dolaşırmış.
Tam da gençlerin tüm hayatını etkileyecek bir sınav öncesinde en üst koltuklarda oturanların bile bilerek veya bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek alet olduğu bir yalan hangimizin canını sıkmadı?
Yalan katarlarına binen gazetecisinden, siyasetçisine, bürokratından normal vatandaşına herkes gençlerin psikolojilerini düşünmeden açıklamalar yaptı.
Olan yine gençlere oldu.
Konu doğru olsa bir büyük felaketti ancak yanlış olunca daha büyük bir felaket oldu.
Olan gençlere oldu ama katar katar yalanlara bulananların yüzleri kızarmadı.
Gerçi iktidarı değiştirmek için kendi plan ve projelerinden çok bir mafya babasının açıklamalarından medet umanlar insanlardan ne kadar büyük bir vizyon bekleyebiliriz ki?
Sonra diyorlar ki insanlar neden agresifleşiyor. Neden her gün bu kadar kavga, gürültü, cinayet olayları yaşanıyor?
Çünkü zaten havaların insanın beynini kavurduğu bir ortamda bir de siyasi atmosferin sıcaklığı psikolojimizi daha da çok bozuyor.
Bir çare bulunmalı bu duruma.
Gençlerden başlayarak her yaştan insan için özel terapiler uygulanmalı.
Geçtiğimiz gün yayınlanan bir rapora göre denizi en çok kirleten ülke Türkiye'ymiş. Dünyada birinci olduğumuz işlere bakın hep sıkıntılı işler.
Kim düzeltecek bunu? Vatandaş mı?
Derdini vatandaş çekiyor ama...
Hak ettiğimiz bu mu?
Aslında bu yazı siyasi bir yazı değil.
Yani değildi.
Börtü böceği, suyu çiçeği yazayım istemiştim yazıya başlarken ancak buralara geldi konu.
Adana'dan başlayıp Türkiye'de çıktık.
Size medyadan uzak durun, siyasete bulaşmayın derken biz o konulara girmiş olduk.
Demek ki hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmuş bu konular.
Nasıl içselleştirmişsek?
Ne dersiniz siyasileri kendi kötü dünyalarında başbaşa bırakıp kendi adımıza, sevdiklerimizle birlikte daha güzel bir hayat yaşayamaz mıyız?
Bunu başaramaz mıyız?