Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Trabzon mitinginde küçük bir çocuğun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik akıl almaz sözleri birkaç gündür tartışılıyor.
İktidar yanlıları; çocuğun bir gerçeği o küçücük yaşında idrak edebildiğini söylerken muhalefet de o yaşta bir çocuğa bunları söyletmenin doğru olmadığına dem vuruyor.
Olaya ilk şahit olduğumda ağzımdan dökülen ilk söz; "Yakışmadı" oldu. Çocuğun, ne söylediğinden bağımsız olarak bu kadar güncel siyasetin içine girmesini ve değil ana muhalefet partisinin genel başkanına herhangi bir siyasetçiye 'hain' demesini doğru bulmuyorum. Hele de bunu Cumhurbaşkanı’nın önünde bir mitingde on binlerce kişinin ve kameraların önünde söylemesini hiç doğru bulmuyorum.
Fakat düne kadar her türlü siyasi eylemde hatta toplumsal ahlaka uygun olmayan LGBTİ+ yürüyüşlerinde bile çocukları kullanan aklı evvellerin bunu eleştirmesini de komik buluyorum.
Henüz on üçünde, on dördünde yüzleri ay gibi parlak çocukları bir hiç uğruna dağa çıkarıp annelerin yüreğini, babaların geleceğini, çocukların ümitlerini, ülkenin istikbalini yakan terör örgütü mensup ve sempatizanlarının o görüntüleri eleştirmeye hakkı yoktur.
Yine Gezi Kalkışması sırasında çocukların ellerine tencere tava vererek sokaklara döken, polis barikatlarında onları en öne süren vandallar da biraz ötede oynasınlar.
Milli Bayramlarımızı dini bir ayine dönüştüren ve Mustafa Kemal’in heykeli önünde çocuklara secde ettiren imansızlar da kusura bakmasın ama o görüntülerle ilgili eleştiride bulunamazlar.
Bir Başbakan’ın adı ile dalga geçerek "Recep Tazyik! Ben bir tane kindar çocuk yetiştiriyorum. Haberin olsun" diyenler ve o şahsı CHP İstanbul İl Başkanı yapanlar da kusurumuza bakmasın.
Daha okuma yazma bilmeyen çocukların eline "Anamı da aldım geldim" yazılı pankart vererek Cumhuriyet Mitinglerinde boy boy fotoğraflarını çekip propaganda yaptıranlar da bugünkü tablodan sorumludur.
Bu kadar mı?
Bütün bunları daha önce görmemiş, duymamış olabilirsiniz. Gerçi hepsi sosyal medyada birkaç saniyede bulabileceğiniz şeyler ama haydi bir de bizden bir şeyler yazayım. Onları hatırlamasanız da şimdi yazacağımı herhalde hatırlarsınız çünkü hem daha iki sene önce hem de bizim şehrimizde yaşandı olay;
Biliyorsunuz Adana Büyükşehir Belediyesi’nin Başkanlık Makamı belki de belediye kurulduğundan beri ilk kez Zeydan Karalar’ın zamanında haczedilmişti. Başkanın odasındaki masası, sandalyesi ödemediği iddia edilen borçları yüzünden yedi emine kaldırılmıştı.
Sonra ne oldu? CHP örgütleri bir masa ve sandalye koydukları her yerde; "Bizim makamımız burası" diyerek asıl makamın milletin yanı olduğunu ifade eden eylemler gerçekleştirmişlerdi. CHP Seyhan Gençlik Kolları ise üzerine (kanuna da muhalefet ederek) bayrak koydukları masanın ardına ilkokul çağındaki çocukları koyarak siyasi şov yapmışlardı.
Siyasi partiler belli bir görüşün olduğu kadar belli bir duruşun da sahibi olmalılar.
"Ben yaparsam sorun yok ancak başkaları yaparsa ayıplarım" mantığı doğru bir mantık değil ve bizi bir yere götürmez.
Son söz olarak en başa yeniden dönmek istiyorum. O görüntüler iki çocuk babası bir kardeşiniz olarak beni gerçekten üzdü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında kendisine itiraz edebilecek, gerektiğinde yanlış yaptığını söyleyebilecek insanlar olsaydı bence bunlar hiç yaşanmazdı. Velev ki anlık gelişen bir olay yaşanmış olsa da durum bir şekilde izah edilebilirdi. Şimdi ise iş, bir takım amigolara kalmış vaziyette.
İktidar öyle de ana muhalefet farklı mı? Trol avına çıkardıkları ve yasal anlamda kişisel verileri koruma kanununa muhalefet ettirdikleri Genel Başkanlarının geceliği yüz bin lira olan otel odasından bu yayını yaptığını yine kendi gençlik kolları ifşa etmedi mi?
Hangisine yanacaksın? Al birini vur ötekine