Çocukluğumdan beri yılbaşının bizim aile için diğer günlerden neredeyse hiçbir farklı anlamı yoktu. Bu, kalabalık bir ailede büyümenin belki de en güzel yanıydı. Çünkü sadece yılbaşı günlerinde değil diğer zamanlarda da akrabalarımız ya da arkadaşlarımızla bir araya gelip çeşitli oyunlar oynardık.
Tabi o dönemler havalar biraz daha soğuk olurdu. Kışın en güzel meyvesi kestaneler sobanın üzerinde çıtır çıtır pişerken aile büyükleri bir biri ile neşe içinde muhabbet ederdi. Bazen çocukların oyunlarına müdahale eder bazen de yenilen çocuklara gizli gizli yardım etmeye çalışırlardı. Bunun diğer çocuklar tarafından fark edilmesi ile patlatırlardı kahkahayı. Çaylar, çerezler derken maaile bir arada geçerdi akşamımız.
Bazen akrabalarımız veya komşularımız bize gelir, bazen biz onlara giderdik ama samimiyet ve içtenlik hiç eksik olmazdı.O yüzden yılın son gününde özel olarak bir araya gelmemizin bizim açımızdan çok farklı bir anlamı olmazdı. Tek istisna dışında o da tombala.
Gazeteler o zaman ücretsiz bir şekilde verirdi tombalaları. Böylece yılın diğer zamanları oynadığımız çebiç, hımbıl, isim-şehir gibi oyunların yanında yılbaşından önceki hafta ve sonraki hafta bizim gibi çocukların da en büyük eğlencesi olurdu tombala.
Yılbaşını diğer günlerden farklı kılan iki detay daha vardı. Birisi yılbaşı programları. Tabi o dönemler tek kanal vardı. Dolaysıyla sene boyunca televizyonda görmediğiniz sevdiğiniz sanatçılar da o gece kendilerine birer ikişer şarkı ile de olsa yer bulurlardı. Üst üste yayınlanan programlarla adeta sanatçılar arasında bir devler geçidi söz konusu olurdu. Bir de toplumun ahlakını iyice yozlaştıran ve birilerinin televizyonu,'Evlerimizin içine sokulmuş, şeytan işi bomba' olarak nitelemesinin haklılığını ispatlayan dansöz oynatma sahneleri vardı. O sahneler çıktığında bizde televizyon kapatılırdı.
Yılbaşını farklı kılan bir diğer husus da Milli Piyango çekilişiydi. Açıkçası bilet almadığımız için bizi çok ilgilendirmezdi ama bilet almasanız bile büyük ikramiyenin hangi illere çıkacağını merak ettiğinizden gece yarası olmasını iple çekerdiniz.
Genelde çeyrek bilete ve özellikle İstanbul’a çıkardı büyük ikramiye. Tabi o zamanlar çocuk aklımızla,"O parayı kazanan havuzlu ev alacaktır. Son model arabalarla gezecektir" gibi hayaller kurardık. Hayatları değişecekti. Reklamda da zaten öyle demiyor muydu; "Bir bilet alın. Siz de kazanın, hayatınız değişsin." Daha sonra okuduğumuz haberler ise gerçeğin çok farklı olduğunu ve paranın neredeyse hiçbir talihliye(!) saadet getirmediğini yazıyordu. Yani yılbaşı talihlisi bir anda yılın en talihsizi oluveriyordu. Ortaya çıkan onlarca akraba da cabası. Hayatı değişiyordu ama olumsuz anlamda.
Gel zaman git zaman bu işlerde bir hinlik olduğu yazılıp çizilmeye başlandı. Bir de medyanın çeşitlenmesi ile birlikte muhafazakâr yayın yapan gazeteler ve televizyonlar Milli Piyango’nun haram olduğundan bahisle alınmaması ve kumara rağbet edilmemesi yönünde yayınlarını sıklaştırdılar.
İşin içine Diyanet de girdi ve altılı, kazı kazan, iddaa, spor toto, loto, milli piyango gibi şans oyunlarının tamamının haram olduğunu açıkladı.
Geçtiğimiz yıllara kadar toplum bu konuda ikiye bölünüyordu. Bir kısmı Diyanet'in görüşüne destek veriyor diğer bir kısmı da buradan toplanan paralardan alınan vergilerle devletin Diyanet dâhilbirçok kuruma para aktardığını söyleyerek bilet almaktan vazgeçmeyeceğini ifade ediyordu. Öyle ki sabah ezanından bilet almak için sıraya girenler, uzun kuyrukta saatlerce bekleyenler;"Ya çıkarsa?" umuduyla zamanlarını heba ediyorlardı.
Milleti kandırmak için ne güzel bir slogandı değil mi; "Ya çıkarsa?" Hep bir ümit içinde bırakıyorlar insanları ve mutlaka bir gün kendisinin kazanacağına inandırıyorlardı ama birkaç kişi dışında milyonlarca vatandaş hep kaybeden oluyordu.
Geçtiğimiz yıllarda devlet şans oyunlarını özelleştirdi ve şaibenin daha da arttığı iddia edildi. Yanılmıyorsam 2019 yılının yılbaşı büyük çekilişi sırasında muhabir; "Canlı yayındayız ve büyük çekiliş az sonra gerçekleşecek" derken daha toplar küreden düşmeden televizyon ekranında kazanan numaralar belirivermişti.
Bu iddialar ortaya atılmaya başlandığından beri artık sadece muhafazakârlar değil diğer insanların bir kısmı da bilet almayacağını ve o parayı bağış yapacağını ifade ediyor.
Ben de hepinize buradan çağrıda bulunuyorum. Eğer bilet almayı düşünüyorsanız düşünmeyin. Gelin o paralar ile ihtiyaç sahibi bir çocuğu sevindirin. STK'lar her ay yetim çocukların ihtiyacını karşılıyor. Bir yetim çocuğa aylık 100 TL veriyorlar. Bazıları da hasta çocukların tedavi ihtiyaçları için yardım topluyorlar. Gelin bu seneki bir tam milli piyango bilet parasını bu çocukların eğitim, sağlık ve diğer ihtiyaçları için harcayın.
Milli(!) Piyango almayın, aldırmayın.