Hiç uğraştırmadan baştan söyleyeyim, Türkiye'yi müreffeh bir ülke haline getirme mücadelesinin temelinin ne olması ve bunun nasıl yapılması gerektiği konusunda kendi partim olan CHP'nin yönetimi de dahil bugünkü muhalif aktörlerin çoğundan farklı düşünsem de, şu an birincil önceliğin Erdoğan'ı göndermek olduğu konusunda hemfikirim. Bunun için, benim de Genel Başkanım olan Kılıçdaroğlu'na oy verilmesi çağrısına katılıyorum elbette. Yazdıklarım, eleştirilerim ve yazacaklarım bu durumu katiyen değiştirmiyor.
"E yazdığını niye yazıyorsun o zaman?" diye soranlar ise gözümün önüne geldikçe aklıma Samuel Pepys ismi geliyor. 1633-1703 yılları arasında yaşamış sıradan bir İngiliz bürokrat olan Pepys'in isminin bugün hala hatırlanmasının sebebi, Londra'da yaşanan kara veba salgını ve büyük Londra yangını gibi olayları da kapsayan 10 yıl boyunca tuttuğu günlüklerin bugün eşsiz bir tarihi kaynak olarak kabul edilmesi. O yıllarda Londra'da, Birleşik Krallık'ta ve dünyada yaşanan birçok olayla birlikte İngiliz yönetici sınıfının günlük yaşamına açıklık getirmesiyle Pepys'in günlükleri o devre dair en aydınlatıcı ve güvenilir tarihi kaynaklardan birini oluşturuyor.
Benim yazdıklarım tarihin akışını değiştirmeyebilir, ancak bunları 'sele kaptırmadan' kayda geçirmenin, ileride dönüp bugün içinde bulunduğumuz şartlara ve duruma ışık tutmak açısından değerli olacağına inanıyorum.
Evet, Erdoğan kötü yönetimi sebebiyle bir zamanlar kendisine oy veren çoğunluk içinde bile müthiş bir öfke birikimine sebep olmuş durumda. Evet, Erdoğan milyarlarca dolarlık özelleştirme operasyonları ile halkın mülksüzleşmesine ve kuralsız servet birikimlerine aracılık etti. Evet, emperyalist güçlerin aracısı olup onların bölgemizi kan gölüne çevirmesine ve tetiklenen göç dalgaları sebebiyle demografik yapının bozulmasına neden olarak onlarca yıl sürecek sosyolojik sorunların doğmasına yol açtı. Evet, sadakatle bağlı olduğu neoliberal düzen doğrultusunda ülkenin kaynaklarını talana açıp üretim kapasitesini yok ederek Türkiye'nin ekonomik ve siyasal bağımsızlığını yerle bir etti... Bu ve benzeri yüzlerce madde sıralanabilir... Sonuç olarak ülkemize yapılan tüm bu kötülükler sırasında iktidar gücünü kullanan Erdoğan olduğu için, şimdi zevahiri kurtarmak için anti emperyalist algısı yaratmaya çalışıyor olsa da, kimsenin çıkıp onu savunacak hali yok. Dolayısıyla kritik durumdaki bu hastanın kurtarılabilmesi adına öncelikle Erdoğan'ın gönderilmesi, bunun için de kapıya dayanan seçimlerde Kılıçdaroğlu'nun arkasında birleşilmesi şart.
Ama bu durum, CHP yönetiminin, partinin sol yanını biçip, örgütleri de parti içi hukuku yok sayarak yukarıdan aşağıya uzanan bir emir komuta zinciri misali biat eder hale getiren bir avuç oligarkın eline geçtiği tespitini seslendirmemize engel değil. Zaten tüm bu yanlışlara karşı çıkan isimlerden biri olan eski milletvekili ve Parti Meclisi üyesi İlhan Cihaner'in, son CHP kurultayında Genel Başkan adaylığı için topladığı imzaların delegeler üzerine kurulan baskıyla geri çektirilmesinin nedeni de şimdi partiyi yönetenlerin bu pervasızlıklarının önünün kesilememesi içindi.
Gelinen aşamada hem o gün delegeye baskı yaparak parti içi demokrasinin köküne kibrit suyu dökenler, hem baskıya boyun eğerek imzasını geri çeken delegelerin yaptığı hatanın boyutu tüm haşmetiyle önümüzde duruyor. Üstelik o gün baskıya boyun eğerek imzasını çeken delegeler ve buna sesini çıkartmayan kurultayın büyük bölümü de bugün yönetimin politika değişikliklerinden ve yanlışlarından şikayet eder hale geldi. Kritik önemde bir seçime giderken bile CHP'yi ve partiyi yöneten anlayışı eleştiren seslerin bir türlü kesilememesinin, 7'den 70'e herkesin güçlü bir muhalif cephe arkasında birleşmek istemesine rağmen Millet İttifakının bir türlü kimsenin içine sinememesinin temelini de yine içeriden yapılan bu hatalar oluşturuyor.
Kendi başına iş açmaktan bahis açılmışken de, aklıma dile kolay neredeyse dört bin yıl önce yaşanmış olan tarihin bilinen ilk tüketici şikayeti geliyor. Sümerler döneminden kalma olan tablette bir bakır tüccarının, Ea-Naşir adlı satıcının sattığı bakırların hep kötü kalite olması sebebiyle o dönem kullanılan Akad çivi yazısıyla bu tablete zehir zemberek bir şikayet mektubu yazdırarak Ea-Naşir'e gönderdiği görülüyor. İlginç olan ise, bugün hala (tabii ki) British Museum'da sergilenen ve tarihte bilinen ilk tüketici şikayeti olma özelliğini taşıyan bu tableti evinde saklayıp bugüne kadar da ulaşmasını, kendisinin de kusurlu mal satan sahtekar bir tüccar olarak üne kavuşup ölümsüzleşmesini sağlayanın ise bizzat tüccarın kendisi olması. Hem kalitesiz mal satan, hem de yapılan şikayeti evinde saklayıp binlerce yıl sonra bulunmasını sağlayan Ea-Naşir, adının sahtekar bir tüccar olarak ölümsüzleşmesinin suçunu kendisinden başka bir yerde arayacak değil herhalde... (DEVAMI YARIN)