Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde kamuda tasarruf genelgesi yayımlamıştı..
Şimşek, öncesinde de kamuda tasarruf çağrıları yapmıştı..
Tasarruf genelgesiyle, ilk olarak kamu çalışanlarının servisi kaldırılmıştı..
Kamu çalışanlarına işe gidip gelmek için başınızın çaresine bakın denmişti.
Ama, her nedense, bakanlar, bakanlıkları tasarruf dışında tutulmuştu..
Sorsanız, kimi kişi ve kurumların tasarruf genelgesi kapsamı dışında bırakılmasının “itibardan tasarruf olmaz” diye savunuyorlar..
İkinci bir tasarruf genelgesinin yayımlanacağının konuşulduğu bu günlerde Aydınlık gazetesi, ilginç bir har vurup harman savurmayı gündeme getirdi.
Aydınlık’ta muhabir Kaan Özbek imzasıyla yayımlanan haberde aktif görevde bulunmayan eski cumhurbaşkanları Abdullah Gül ile Ahmet Necdet Sezer’e tahsis edilen korumalar ve araçlarının sayısı ele alındı..
Habere göre, onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yalnızca iki makam aracı ve dört koruma görevlisi bulunuyor.. Bu araçlardan biri, Sezer’in koruma ekibi tarafından kullanılıyor.
AK Partili ilk Cumhurbaşkanı olan onbirinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’e toplam onyedi makam aracı tahsis edilmiş.
Gül’ün koruma ekibinde de yetmişbeş polis bulunduğu iddia ediliyor..
Gül’ün araçlarından ikisi zırhlı mercedes, birisi ise audi marka.
Makam araçlarından birisini de Hayrünisa Gül tarafından kullanılıyor.
Yedek tutulan zırhlı mercedes dışında kalan ondört araç ise koruma ve sekreterya hizmetlerinde görev yapıyor.
İki eski cumhurbaşkanına tahsis edilen araç ve koruma sayısı arasında büyük bir fark var..
Bu yaman çelişkinin nedeni ne olabilir diye düşününce, birinin itibardan tasarruf olmaz düşüncesindeki bir siyasal düşünceden olması dışında bir şey gelmiyor akıllara..
Sezer’e tahsis edilen araç ve koruma sayısı tasarruf genelgesine uygun, diğerinin ki tasarrug genelgesine aykırı..
Kamu çalışanlarınını servisi iptal eden Bakan Mehmet Şimşek’in eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e tahsis edilen araç ve koruma polsis sayısını, genelge uyarınca azaltmasını, Ahmet Necdet Sezer’in kullandığı araç ve koruma polisi sayısına indirmesini bekliyoruz..
Abdullah Gül’e tahsis edilen araç ve koruma polisi sayısı makul düzeye indirilmemesi halinde çıkarılacak ikinci tasarruf genelgesi bir mizahi yazı olmaktan öte gitmeyecektir..
Bunun adı özel yaşama karışmaktır
Mamak Kaymakamlığı İlçe milli Eğitim Müdürlüğü’nün okullara gönderdiği yazıyı gördünüz mü bilmem..
E-59526691-821.99-103359059 sayılı, 29.05.2024 tarihli “ÇEDES Yıl Sonu Kültür Şenlikleri” konulu tüm resmi ve özel okul müdürlüklerine gönderilen yazıda, velilere ve öğrencilere dinsel birtakım dayatmalar yapılması isteniyor..
Yazıda, 1 Haziran 2024 cumartesi günü LGS’ye girecek öğrencilere moral ve motivasyon açısından Mamak Merkez Camiinde sabah namazı, kuran-ı kerim tilaveti, namaz, tesbihat ve dua ile ‘aliecek huzurda kıyamdayız, gençler için duadayız’ Programı gerçekleştirileceği belirtilerek okul müdürlerinden öğrenci ve velileri bu konuda teşvki etmeleri talimatı verilmekte..
Tailamtın da yazının ilgisinden Mamak İlçe Müftülüğü’nün isteğiyle verildiği anlaşılıyor..
Müftülüğün yazısı da, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğününü Şune Müdürü Ahmet Fevzi Özdemir imzalı yazısı da doğrudan doğruya özel hayata karışma, insanları müftülük ve okul yönetiminin inancı doğrultusunda hareket etmeye zorlamaktadır..
Çocuklarımızın okullarda bilim öğrenmesinin istiyoruz..
Bilim öğrensinler diye okullara gönderiyoruz..
Dinsel konular öğrenme yeri bilim yuvaları okullar değildir..
Hem, isteyen çocuğuna dinsel eğitimi nerde nasıl aldıracağına kendisi karar verebilir..
Bu toplumun çoğunluğu, yaz tatilllerinde çocuklarını zaten kuran kurslarına gönderiyor..
Her yıl yaptığı bir şey için ne milli eğitim müdürlüklerinin ne de müftülüklerin dayatma yapmalarına gerek yoktur..
İki farklı Naime Sultan
Siyasal islamcıların göklere çıkardıkları, başka birilerinin de yerin dibine soktuğu; Osmanlı tarihinin en tartışmalı padişahlarından İkinci Ahdulhamit’in Naime Sultan adlı bir kızı vardı..
Naime Sultan bir tane ama, günümüzde iki farklı Abdulhamit’in kızı Naime Sultan var..
Biri gerçek Naime Sultan, diğeri TRT’nin Naime Sultanı..
Çektiği dönem dizilerinde Osmanlı/Türk askerlerine bedevil kıyafeti giydirip savaştıran TRT’nin Payitaht Abdulhamit disizindeki Naime Sultan turban takan bir sultan..
Üstelik kıyafetleri de Türk’e yabancı, kime ait olduğu bilinmeyen acayip kıyafetler giyn bir sultan aynı zamanda..
Gerçek Naime Sultan ise Dolmabahçe Sarayı’nda doğmuş, Yıldız Sarayı’nda büyümüş, bir kaç dil bilir, Avrupai (o zamanan deyimiyle Freng usulü) giyinen ve yaşayan, piyano çalan bir sultandı..
Avrupai yaşam tarzını benimsemesi nedeniyle büyük olasılıkla türbandan ve arap giyim tarzından da nefret ediyordu..
TRT ile, Türk tarihini çarpıtma, araplaştırma çabalarının bir sonucu olarak, avrupai giyim ve yaşam tarzını benimsemiş, başı açık dolaşan, piyanı çalan, 3 Eylül 1876’da Dolmabahçe Sarayı’nda doğan 1945’de Tiran/Arnavutluk’da ölen Naime Sultan’ı, ölümünden tam yetmiş iki yıl sonra 2017’de çekilen Paiytaht Abdulhamit dizisinde imana getirip türbana büründürdü..
Laik seküler, Avruapi bir sultanı türbanlı arap tarzı kıyafetlerle ortalıkta dolaşan, yaşayan biri olarak insanlara tanıtmaya çalıştılar..
Eş cinayetleri yeni değil
Günümüzde görsel medyada sık sık eşler arası cinayet, eşlerden birinin sevgilisinini diğer eşi katletme haberlerini sıkça görmekteyiz..
Toplumda o denli ilgi görüyor ki, bazı televizyon programları aldatmalart ve bunun sonucu meydana gelen olaylarla ilgili..
Televizyon dizilerinde de baskın konulardan biri aldatmalar ve cinayetler..
Aslında, konu insanlık tarihi ile yaşıt desek yanılmış olmayız..
Örneğin, bundan bin sekizyüz yıl önce bugünkü Çanakkale’de bir erkek, eşinin sevgilisi tarafından öldürülmüş..
Aldatmanın hangi tarihlere kadar gittiğini gösteren olayı, merhumun gömütünün taşından öğreniyoruz..
Erman Ertuğrul’un Arkefoli’de yayımlanan bir makalesinde anlatıldığı gibi, Çanakkale’deki Alexandria Troas Antik Kenti’nde bulunan bin sekiz yüz yıllık gömüt taşında, eşinin sevgilisi tarafından öldürülen bir adamın ilginç hikayesi yazıyor.
Halen Louvre Museum’da bulunan, bilinmeyen bir tarihte Anadolu’dan kaçırılan ve 1818 yılında Louvre Müzesi’nin eline geçen gömüt stelinde, Alexandria Troas’lı Aphrodisios adında bir adam adına yazılmış bir ölüm hikayesi yer alıyor. Louvre Müzesi’ndeki bilgilere göre, gömüt stelinin bulunduğu yer büyük bir ihtimalle Alexandria Troas.
MS 2. yüzyılda kötü sayılabilecek bir ölüm yaşayan Alexandria Troas’lı Aphrodisios, aldatılmakla kalmamış, aynı zamanda eşinin sevgilisi tarafından öldürülmüştü. Gömüt taşına da bu hikayeyi de anlatan bir yazıt kazınmıştı. Yazıtta Aphrodisios isimli adamın ağzından eşine ve katiline sitem ediliyor, ayrıca acınası bir şekilde öldüğünden bahsediliyor.
Elli santimetre yüksekliğinde, kırk dokuz santimetre genişliğindeki mezar stelindeki yazıt, Chicago Üniversitesi’nde Sanat Tarihi alanında doktora adayı olan Roko Rumora tarafından okundu.
Bu çeviriye göre alçak kabartma tekniğiyle yapılmış olan stelde şöyle yazıyor:
“Yoldan geçen kişi, Aphrodisios benim adım; Ben Alexandria Troas vatandaşıyım ve koro lideriyim. (Zeus’un yok edeceği) pis zinacı karım yüzünden çok acınası bir şekilde öldüm. Onun gizli sevgilisi Lychon -kendi ailemin bir üyesi!- henüz gençliğimde beni katletti. Beni bir disk gibi yükseklerden fırlattı. Moirai kaderimi değiştirip beni bir zevkle Hades’e gönderdiğinde yirmi yaşındaydım, öylesine güzelliklerle doluydum ki.”
Meraklısı için hemen belirtelim: Çanakkale Boğazı’nın çıkışında Dalyan köyü yakınında yer alan ve Roma kolonisi olduktan sonra bir liman kentine dönüşen Alexandria Troas, 1. ila 4. yüzyıllarda giderek büyüyen güçlü bir ekonomiye sahipti.