Yerel seçimlerin üzerinden iki ay geçti ama seçmenin nabzı tutulmaya devam ediliyor..
Yapılan anketler, 31 Mart seçimlerindeki oy dağılımının değişmediğinin gösteriyor..
Seçmen hem 2024 Yerel seçimlerindeki, hem 2023 genel seçimlerindeki tercihinin ve kullandığı oyun arkasında duruyor..
Asal Araştırma tarafından yapılan son araştırma, yukarıda söylediklerimizi bir kez daha doğruluyor..
24- 28 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen araştırmaya göre, CHP yüzde 31.5 oy oranıyla birinci sırada. CHP’yi takip eden AK Parti’nin oy oranı yüzde 30.6, MHP’nin oy oranı yüzde 10.1, DEM Parti’nin yüzde 9.6, Yeniden Refah Partisi’nini yüzde 5.7.
Baktığımızda, bu partiler son iki seçimdeki oy oranlarına yakınlar..
Ankete göre, İyi Parti’deki düşüşe çare bulamadı. Meral Akşener’in gitmesi de, Müsavat Dervişoğlu’nun genel başkan olması da seçmeni İyi Parti’ye yanaştıramadı..
Yüzde on beşlerde denildiğinde de o kadar oy oranı olmadığını ısrarla belirttiğimiz İyi Parti’nin tek başına girdiği ilk seçimde aldığı 3.77 oy oranında gezmeyi sürdürüyor. İyi Parti’nin bugünkü oy oranı yüzde 3.9 olarak belirlendi.
Zafer Partisi de sıçrama yapan partiler arasında, İlk seçimi olan 31 Mart’ta yüzde 1.73 oy oranında kalan Zafer Partisi’nin oyu bugün yüzde 3.2’ye yükselmiş durumda.
31 Mart’ta yüzde 0.15 oy aarak hayal kırıklığı yaşayan partilerden olan TİP, oy oranını yüzde 1.6’ya yükseltmiş durumda.
Anketler, altılı masanını diğer bileşenlerinin ise seçem nezdinde yok hükmünde olduğunı ortaya koyuyor..
Bundan sonraki seçimlerde, bu partilerin bir ittifaka girip, ittifakın lokomotif partisinin listesinden on- on beş milletvekilli çıkarmaları asla mümkün olamayacak.
Zafer’e destek 31 Mart’ta kaldı
Ümit Özdağ’ın sığınmacılarla ilgili açıklamaları ya da projeleri nedeniyle son iki seçimde kişisel olarak destek verenlerden biriydim..
2023 milletvekili genel seçimlerde neoliberal düşünceki partilerden biri olan Adalet Partisi ile ortak listeyle seçime girmesini de, adaylarının bir kısmıyla ilgili olarak benim ve diğer Türkçülerin itirazı olmasına karşın, yine sığınmacı politikasının yanında olduğumuzu göstermek için destek vermiştik..
31 Mart 2024 yelrel seçimlerde de bir çok yerde adaylarının tanımasak da sandıkta desteklemeyi tercih etmiştik..
Ancak, Zafer Partisi’ne kişisel olarak verdği destek geride bıraktığımız iki seçimle sınırlı kalacak..
Bundan sonraki seçimlerde Zafer Partisi’ni desteklemeyi düşünmüyorum..
Burada en önemli ölçütüm kadroları olacak..
Türkçü/ Atatürkçü kimliğinin öne çıkarmaya çalışan Zafer Partisi’nde Lütfi Şehsuvaroğlu gibi isimlerin genel merkez düzeyinde yetkili olmaları, il ve ilçe örgütlerinde geçmişte türkçü düşünceye sahip olup olmadığını bilmediğim yöneticileri, Özdağ’a karşın Zafer Partisi’ne soğuk bakmamın ana nedenleridir..
Türk milliyetçiliği ideolojisiyle yola çıkan kimi siyasal partilerin, aralarına sızarak yönetimlerde söz sahibi olunca, partileri nasıl neoliberal ya da siyasal islamcı düşünceye sahip partilere dönüştürdüklerini, Türk milliyetçilerinin, siyasal islamcılara, nolberalizme ve sosyal demokrasiye eklemlediklerine çok tanık olduk..
Zafer Partisi’nde benzer bir durumu bekliyorum açıkçası..
O nedenle, Zafer Partisi’nin geçmişte ne denli Türkçü olduklarının, nasıl bir Türkçü mücadele verdiklerini bilmediğim kadrolarına kuşkylaa bakıyor ve asla desteklemeyi düşünmüyorum..
Gelecek adına umut verici
Bizim gazetede ve diğer gazetelerde okumuşsunuzdur..
On sekiz yaşını dolduran elli genç, CHP’ye katılım yaparak siyasete atılmış..
Partinin adından bağımsız ülkemizin geleceği açısından umut verici, sevindiren bir gelişme..
Zira, bu ülke yıllarca gençleri siyasetten uzak tutan, apolitik ve a sosyal gençlik, dindar kuşaklar yetiştirmeye yönelik politikalar nedeniyle Türk siyaseti de, ülkenini geleceği de sıkıntıya girmiş, gelecekle ilgili karamsar bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmuştu..
Halkta siyasete ve siyasetçiye karşı soğuk bakışa yol açmıştı..
78 kuşağı olarak aktif siyasal ve ideolojik mücadelenin içinden gelen biri olarak, 12 Eylül döneminde cuntacıların gençlerin siyasette ilgilenmemeleri için neler yaptıklarını canlı canlı yaşadık..
Siyasete kenarından, kıyısından bulaşanlar bile en ağır işkencelerden geçirildiler..
Gençleri siyasetten uzak tutma politikası o günden bu yana sürüyorduu.
Tek amaç, siyasetten uzak dindar ve kindar bir kuşak yetiştirmek olmuştu..
Bir hayli de yol aldılar..
Siyasetteki isimler hiç değişmiypr..
Yıılardır aynı siyasetçileri karşımıza çıkarıyorlar..
En yenileri sandıklarımız bile siyasette bir 30 yılı çoktan devirmiş durumdalar..
Örneğin, yirmi iki yıldır ülkemizi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan yetmiş sekizlerden bu yana siyasetin içinde..
Özgür Özel’in bile siyasette herhalde bir on- onbeş yıllık geçmişi vardır..
Devlet Bahçeli deseniz, sanırım 1960’lı yıllardan bu yana MHP geleneği içinde siyaset yapıyordur..
Geçtiğimi aylarda Ata Parti adıyla parti kuran Namık Kemal Zeybek de 1960’lardan bu yana siyasetin göbeğinde..
Diğerleri de öyle..
Aday listelerine bakınca, dört/ beş seçimdir aynı kişilerin ilçe başkanı, il başkanı, belediye başkanı, belediye meclis üyesi, milletvekili adayı olarak halktan oy istediklerini görmekteyiz..
İşte bu nedenle, on sekiz yaşının dolduran elli gencin CHP’ye üye olmaları ve siyasete atılmaları çok önemli..
Elli genç, Türk gençliği için bir çoban ateşidir..
Onların açtığı kapıdan başka gençlerin de kendilerine yakın buldukları siyasal partilere katılarak siyasette yer alacaklardır..
Umarım, ilerleyen süreçte önleri kesilmez ve bu gençlerimizi yönetim ve aday listelerinde görebiliriz…
Muzaffer İzgü’nün ağzından Adana’da ilk gecekondu
Adanalı yazar Muzaffer İzgü’yü sanırım tanımayan bir Adanalı yoktur..
Yaşadığı dönemde yazdığı betiklerle Türk halkının hem güldürmüş, hem düşündürmüştü..
Muzaffer İzgü, Orhan Kemal ve Yaşar Kemal gibi Adana’nın tarihini aydınlatan bir meşaledir..
Örneğin Adana’da ilk gecekondunun yapılmasını Muzaffer İzgü’den, gecekondu mahallelerini ve oradaki yaşamları Orhan Kemal’den okuyabiliriz..
Bakın, Muzaffer İzgü, Adana’daki ilk gecekonduyu nasıl anlatıyor:
“Babam bir ev yapmış bize, tahta parçalarından… Adana’ya yapılan ilk gecekonduydu. Ondan önce gecekondu bilinmiyordu. Dam çinkoydu, babam eskiciden almış, üstünü çamurla sıvamış, tek oda… Yatak odası, yemek odası, oturma odası, misafir odası, mutfak, hatta banyo, hepsi o oda… Annem bizi leğende yıkardı, kendileri de aynı leğende yıkanırdı, hiç unutmuyorum, annem bir kova su getirir, bir de maşrapa, ben leğene otururdum, annem su dökerdi kafama, bütün içtenliğimle söylüyorum, havlu yoktu, annem eski fanilaları birbirine dikip bi şey yapmıştı, onunla bizi kurutur, köşeye oturturtu. Yer yatağına, yere sıralanır yatardık, en başa babam, yanına annem, yanına ablam, yanına öteki ablam, yanına ağabeyim, en uca ben, üç kişiye bir yorgan düşerdi, Tekir vardı, kedimiz, kim çok üşüyorsa, annem Tekir’i onun üzerine koyardı, Tekir ısıtırdı sabaha kadar… Gece yarısı yağmur yağarsa, tıp tıp tıp, yağmur damlası tam da benim burnumu bulurdu. Şubatta odun kömür biterdi bizde. Ama, hepimiz birbirimizi çok severdik, annem babamı çok sever, babam annemi çok sever, kardeşler birbirini çok severdi, böyle bir evdem çıktım ben.”
Yaşamından anlattığı kesitler de, o zamanki Adana’yı günümüze taşıyordu:
“Babam okulda hademeydi. Annem çamaşıra giderdi, onun bunun çamaşırına… Önüne dağ gibi çamaşır yığarlardı, karşılığı bir lira… Deterjan yok o zamanlar, küllü su vardı, küllü su elini parçalardı, akşam bir lirayla mutlu mutlu gelirdi. O yoksulluk içinde annemin üç çeşit yemeği vardı, etli bulgur, otlu bulgur, sütlü bulgur… Etli bulgur dediğim, et yok, annem ekmeğin kabuğunu kuyruk yağında kızartırdı, bulgur içine dizerdi, Alllahhh, oldu sana etli bulgur, çatır çutur yerdik. Seyhan'ın kıyısından ebegümeci toplardım, otlu bulgur olurdu.
Sütlü bulgur ise, aslında ayranlı bulgur, paramız bir kase yoğurda yeterdi, bir kase yoğurda bolca suyu karıştır, o ayranı yedi insanın yiyeceği bulgura karıştır, güya sütlü bulgur… Ama dedim ya, sevgi öylesine çoktu ki evde, sevgi karnımızı doyuruyordu.”