Belediye başkanları eskilerin deyimiyle kentin "Şehr-ül Emini"dir.. Yani kentin emanet edildiği kimse.. Dolayısıyla, emanet aldığı kentin parasına,puluna, insanına sahip çıkmak zorunda..
Örneğin, halkın parasının emrindeki memurlar tarafından çarçur edilmesine göz yummaması gerekir.. Halkın parasının çarçur edilmesine, hele hele eşe dosta, yandaşa peşkeş çekilmesine sessiz kalırsa kentine en büyük ihaneti yapmış olur.. Böyle bir durum, maalesef son yıllarda Adana'da yaşanıyor.. Bazı amir pozisyondaki memurlar, altlarındaki insanlara gidip "falana kişiler benim korumam altında. Bunlara para şu kadar para vereceksiniz" diye talimat verebiliyor..
O talimat üzerine de, astlar üstlerinden fırça yememek adına, halkın parasını torpilli şahısların cebine hortumlanmasına yardımcı oluyorlar.. Bu tür hortumlara, işin farkında olan hemşehrilerimiz kısaca "İt maması" diyor, peşkeşi bu şekilde tanımlıyor… Keyfilik ve hortumlama, Şehr-ül Emin'in makam bölgesiyle de sınırlı kalmıyor.. Şehr-ül Emine bağlı ne kadar BİT varsa, halkın parasının hortumlanması için sıraya giriyorlar.. Sanırım, BİT'in başında getirilenler durumdan vazife çıkarıyorlar.. Büyüklerimiz yaptırdığına göre vardır bir bildikleri diyorlar… Ya da, çevresine it maması dağıtılması talimatı verenler, BİT'lere de aynı emri veriyorlar... Eşe dosta, yandaşa hortum işi o kadar abartıldı ki, her fırsatı hortumlama için kullanmaktan geri kalmıyor.. Ne zaman faktörünü dikkate alıyorlar, ne de başka bir şeyi.. Yeter ki, yandaşlara mama aktarsınlar.. Sudan, lağımdan işler için yandaşları besliyorlar..
Görevinden ayrılmış genel müdürün kutlama ilanını aylar sonra yandaşlarının ceridelerinde yayınlatıp, takır takır para aktarıyorlar.. Para aktaracak önemli milli, dini, uluslararası gün falan bulamayınca da, eften püften, sudan b.ktan işleri gerekçe gösterip, milletin hizmet gelsin diye verdiği su paralarını, emlak vergilerini bağladıkları hortumlarla yandaşlarına aktarıyorlar..
Onları semirttikçe semirtiyorlar.. Göbeklendirdikçe göbeklendiriyorlar.. Bütün bu hortumlamaları ise Şehr-ül Emin seyretmekle yetiniyor.. Kendinisine emanet edilen kentin parasına sahip çıkmıyor..
Emaneti koruyamıyor.. Bu kadar hortumlamanın sonucunda ne bekliyorlar merak ediyorum.. Hortum bağladıkları için ha ali olmuş ha veli.. Hiç farketmez.. Kim orda ise onun davulunu çalarlar, onun eşeğini sürerler.. Yarın oradan gittiklerinde de yenilerle birlikte arkalarından teneke bağlarlar.. Şehr-ül Emin ve şürekası bekledikleri faydayı alamadan, umdukları dağlara kar yağdığı üzelerek, "eyvah ben naptım" diyemeden izler.. Bir de, yandaş sandığı omurgasız yalakaları göbeklendirdikleri ile kalırlar…
Meclis toplantısına bakın!…
Ceyhan Belediyesi Meclisi, Mart ayı toplantısıntı gerçekleştirmiş.. Ceyhan Belediyesi Basın Bürosu da, bunu 1062 haber sayısı ile dün medyaya servis etti.. Bültene göre, Ceyhan Belediye Meclisi sadece imar değişikliği yapmak için toplanmış.. Meclis gündeminin 2,3 ve 5'inci maddelerinde imar değişikliği görüşülmüş.. 4 ve 6'ıncı maddelerinde ise, mülkiyeti Ceyhan Belediyesi'ne ait iki taşınmazın Mehmet Arslanoğlu ve Nurettin Balin adlı kişilere satılması karara bağlanmış.. Gündemin 7. maddesinde de, kullanım hakkı Adana Halk Sağlığı Müdürlüğü'nde olan bir yerde Tedaş lehine bedelsiz irtifak hakkı tesisi kurulmasına karar verilmiş.. Hadi 7. madde kamuyu ilgilendiriyor..
Ama, diğer maddelerin tamamı ranta yönelik işler.. İmar değişikliği ve kamu arazilerinin birilerine satılması.. İmar değişikliği denince, halkın aklına rant ve yolsuzluk geliyor.. Fakat, meclisler, halkla inatlaşırcasına sürekli imar değişikliği yapmak için toplanıyorlar.. Sanırsınız başka işleri güçleri yok… Ceyhan Belediye meclisine tavsiyem imar değişikliğini artık bir kenara bırakın.. Şunun şurasında kaç toplantınız kaldı.. Bu arada, imar değişikliği yapmayı çok seven başkan ve meclis üyelerine küçük bir hatırlatma yapayım: Aytaç Durak zamanıdaki imar değişiklikleri Adana'nın başına bela olmuştu..
Başta Aytaç Durak ve Mustafa Tuncel olmak üzere bazı meclis üyeleri ve işadamları cezaevine gitmişlerdi.. Olgunlaşma'dan hayırlı ve güzel hizmet Adana Olgunlaşma Enstitisüsü, yıllardır Adanalı genç kızlara yüksek kaliteli eğitim hizmeti veriyor.. Bugüne kadar binlerce kadını meslek sahibi yaptı..
Olgunlaşma'nın son hizmeti ise Adana kültürüne oldu..
Somut olmayan kültürel miraslar son dönemlerde büyük ilgi görüyor.. Kültür Bakanlığı, somut olmayan kültürel mirasları korumak, tanıtmak ve yaygınlaştırmak için yoğun çaba harcıyor.. Adana'da Olgunlaşma, kültür bakanlığı'ndan hızlı çıktı.. Kadınlarımızın el emeği, göz nuru oyalarını bir kitapta topladı.. Kitabın adı bile hizmetin büyüklüğünü ortaya koyacak nitelikte:
"Boncuk Boncuk Çukurova"
Hepimizin bir yanı köye ve aşirete dayandığından, oyaların kadınların günlük ve sosyal hhayatındaki önemi biliriz.. Gençkız, yeni evli kadınların, evli kadınların ve yaşlıların başlarına örttükleri tülbentlerdea kullandıkları oyalar bile farklı.. insanlar, karşılaştıkları, hiz tanımadıkları kadınlarların bile bekar, nişanlı, yeni evli, evli, anne olduğunu oyalarına bakıp anlıyorlar.. Bir nevi iletişim aracı yani oyalarımız..
Dertlerini, diyeceklerini oyalarla anlatmışlar kadınlar. Tıpkı, Enstitü Müdürü Meral Altınkaya'nın dediği gibi… "Oyalar eski zamanda sözsüz bir mesaj aracıydı. Mutluysa yeşil, mutsuzsa sarı oyalı yazma bağlarmış. Çakır dikeni oyalı yazma bağladıysa 'kaynana bana diken gibi batma' mesajı verirmiş." Evet, yine Meral Hanımın değdiği gibi, "Bu yüzden oya kültürü bizim geçmişimizde çok önemlidir.” Bu güzel kitabın hazırlanmasında yayınlanmasında emeği geçenlere Adana adına binlerkce kez teşekkürler... KOSGEB hibeleri fos çıktı Siyasi iktidar, KOSGEB'in esnafa, yeni işyeri açmak isteyenlere hibe desteği vereceğini ballandıra ballandıra anlatmışlardı..
Yandaş yazar çizer takımı da, temevizyon ekranlarından, gazete sütunlarından bu bala bal katmışlardı.. Bu kadar ballı olunca da, milletin iştahı kabarmıştı.. Kepengi KOSGEB'lere koşmuşlardı... KOSGEB, sonunda, milyonu aşan başvurudan sadece 460 bin 167 işletmeye kredi faiz desteği vereceğini açıkladı.. Açıklamalara göre, yaraya merhem olsun diye devreye sokulan faizsiz krediden esnaf, geliri, çalışan sayısı gibi şartlar nispetinde yararlanacaktı. Bu da 10-50 bin lira arasında değişecekti.
Kendine kredi çıktığı bildirilen esnaf, soluğu bankada aldı. Ancak bu sevinç kısa sürdü. Çünkü çoğu kişiye ‘mali uygunluk yok’, ‘limitiniz yetersiz’, ‘vergi ve SGK prim borcun var’ gibi söylemlerle sıfır faizli kredi verilmedi. Şikayetlerin adresi KOSGEB ise ‘ret’ cevabı alan esnafa, “Biz sadece faizi karşılıyoruz. Krediyi bankalar veriyor. İnisiyatif onlarda. Kefil ve ipotek isteyebilir.
KOSGEB bankaları yönlendiremez” diyerek başından savmayı yeğledi.. anlayacağınız, hükümetin büyük bir tantana ile ilan ettiği KOSGEB'in faizsiz kredi ve hibe desteği kocaman bir fiyasko çıktı.. Tepkiler yükselince, hükümet yeniden gaz alma açıklamalarına başladı.. Sanayi Bakanı Faruk Özlü, bankalarla sorun yaşayan, hibe desteği yararlandırılmayanların sorunlarının KOSGEB il müdürlüklerine başvurmaları halinde, sorunlarının "en kısa sürede" çözüleceğini açıkladı.. Bu "en kısa süre" doğru çıkacak mı? ona da herhalde gelecek ay görürüz...